20. Hukuk Dairesi 2013/8558 E. , 2014/2703 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan yer iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 29/04/2013 gün ve 2013/473 - 2013/4776 sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davacı Orman Yönetimi vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1996 yılında yapılıp 26.12.1996 ilâ 24.01.1996 tarihleri arasında ilân edilen genel arazi kadastrosu sırasında ... İlçesi, ... Köyü, 117 ada 57 parsel sayılı 2475,40 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliğiyle davalı ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi temsilcisi 15/12/2011 havale tarihli dilekçesiyle, yörede yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 135 nolu Orman Kadastro Komisyonunun tesbit ettiği orman sınırlarına uyulmadan kadastro tesbit çalışması yapıldığını belirterek, bu cümleden dava konusu 117 ada 57 sayılı parsel sayılı taşınmazın 1504,00 m² yüzölçümündeki bölümünün kesinleşmiş orman tahdidi içinde kaldığını iddia ederek, taşınmazın tahdit içinde kalan bu bölümü hakkındaki yolsuz tescilin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Müdahil davacı Hazine vekili ise, 30/03/2012 havale tarihli dilekçesiyle, aynı iddiayla taşınmazın tahdit içinde kalan 1504,00 m² yüzölçümündeki bölümün orman vasfıyla Hazine adına tescili istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, Orman Yönetiminin temyizi üzerine, Dairenin; 29/04/2013 gün ve 2013/473-2013/4776 sayılı kararıyla “ İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B haritasının uygulanmasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada, davaya konu 913 m2 yüzölçümlü (b) harfiyle işaretli taşınmazın 1996 yılında 2/B sahası olarak orman rejimi dışına çıkarıldığı ve işlem kesinleştiği gibi, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesine göre orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine karşı Orman Bakanlığı ile hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından dava açılabileceği, davacı Orman Genel Müdürlüğünün aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, bu nedenlerle Orman Yönetiminin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibarıyla doğru olan hükmün ONANMASINA” karar verilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi vekili, bu kez kararın düzeltilmesini istemiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu içine kalan yer iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 25.12.1996 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, davacı Orman Yönetimi dava konusu 117 ada 57 parsel taşınmazın 1504,00 m² yüzölçümündeki bölümünün kesinleşmiş orman tahdidi içinde kaldığını iddia ederek, bu bölümün tapu kaydının iptali istemiyle dava açmıştır. Hazine de aynı iddiayla 1504,00 m² yüzölçümündeki bölüm yönünden davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan keşifte görev alan iki kişilik orman bilirkişi kurulu tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak
yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada, dava konusu parselin krokide (a) harfiyle gösterilen 1504,04 m² yüzölçümündeki bölümünün kesinleşmiş orman tahdidi içinde, (b) harfiyle gösterilen 913,38 m² yüzölçümündeki bölümün 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi kapsamında kalan yer içinde ve (c) harfiyle gösterilen 57,98 m² yüzölçümündeki bölümün ise ziraat alanı içinde (orman tahdidi dışında) kalan yerlerden olduğu anlaşılmıştır. Ancak, dava konusu olan krokide (a) harfi ile gösterilen bölümün kesinleşmiş orman tahdidi içinde kaldığı belirlendiği halde, mahkemece, bu bölümün orman niteliğini kaybettiği ve orman sınırları dışına çıkartılabileceği gibi farazi bir ihtimale dayanılarak davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. Ancak, yukarıda verilen bilgilerden anlaşılabileceği gibi, davacı Orman Yönetiminin davaya konu yaptığı yer kesinleşmiş orman tahdidi içinde kalan krokide (a) harfi ile gösterilen bölümdür. Mahkemenin tahdit içindeki bu yerin orman niteliği kaybettiği için orman sınırları dışına çıkartılabileceği ve dolayısıyla 6292 sayılı Kanuna tabi olduğu yönündeki kabulü hukukî dayanaktan yoksun olduğu gibi yukarıda vurgulandığı gibi farazi bir ihtimale dayanmaktadır. Zira, bu bölüm orman kadastro komisyonlarınca 2/B madde niteliğiyle orman sınırları dışına çıkartılmamıştır. Dolaysıyla somut uyuşmazlığın, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanlara ilişkin tapu kaydına konulan şerhlerin silinmesi, bu alanlar için Hazine tarafından dava açılmaması, açılan davalardan vazgeçilmesi ya da davaların durdurulması, tapusunun iptaline karar verilen taşınmazların tekrar tapu sahibine iadesi gibi konuları düzenleyen 6292 sayılı Kanunla bir ilgisi bulunmamaktadır.
Ayrıca, orman tahdidi içindeki bir yeri, 2/B madde niteliğiyle tahdit dışına çıkarma yetkisi orman kadastro komisyonlarına aittir. Nitelik kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılmayan taşınmaz için, idareyi zorlayıcı nitelikte çıkarılma istenemeyeceği gibi, gerçek kişilerin çıkarılması için dava açmakta hukukî yararı ve aktif dava ehliyeti de bulunmamaktadır. Kaldı ki, mahkemeye bu istemle bir dava da açılmamıştır.
Buna göre, 117 ada 57 sayılı parselin dava konusu olan krokide (a) harfi ile gösterilen 1504,04 m² yüzölçümündeki bölümünün kesinleşmiş orman tahdidi içinde kaldığı iki kişilik uzman orman bilirkişi kurulu tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma ile belirlendiğine göre, mahkemece, davacı Orman Yönetiminin davasının kabulü ile krokide (a) harfi ile gösterilen bölümün tapu kaydının iptaliyle, bu bölümün orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi gerekirken, yersiz gerekçelerle reddi yolunda hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde onandığı anlaşıldığından, davacı Orman Yönetimi vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetimi vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 29/04/2013 gün ve 2013/473 - 2013/4776 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.