3. Hukuk Dairesi 2016/5381 E. , 2017/15660 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı ...; muris ..."un 77 yaşında yalnız yaşayan bir kişi olduğunu, murisin karaciğerlerinde ileri düzeyde rahatsızlık mevcut olduğunu ve hastalığının ölümcül olduğunu, murisin hastalığının son zamanlarında bakıma muhtaç durumda ve ağır bir psikolojik baskı ve travma yaşadığını, davalının murise bakma hususunda murisi ikna ederek vasiyetnamenin düzenlenmesini sağladığını, murisin vasiyetnamenin düzenlenmesinden sonra pişman olduğunu sıklıkla arkadaşları ve görüştüğü kimselere söylediğini, murisin serbest iradesini kullanamadığını belirterek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı ... vasisi; murise karaciğer sirozu tanısı konulduğunu, tanının muriste psikolojik travmaya neden olduğunu, vasiyetnamenin söz konusu tanıdan 17 gün sonra psikolojik travma koşullarında imzalandığını, vasiyetname düzenlendikten 6,5 ay sonra da murisin vefat ettiğini, vasiyetnameyi oluşturan muris iradesi yönünden manevi ikrah koşullarının bulunduğunu, aşırı yararlanmanın söz konusu olduğunu, murisin vasiyetnameyi düzenlediği tarihte mevcut hastalığı nedeni ile korkutulmaya ve suistimale açık bir psikolojisinin olduğunu, hastalığını öğrenen murisin bakım konusunda endişe yaşadığını ve seçeneksiz kaldığını, murisin zor durumda olması nedeni ile davalının baskı ve dayatmalarına boyun eğmek zorunda kaldığını belirterek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; vasiyetnamenin yasal şartlarını taşıdığını, davalının murisin bakımıyla ilgilendiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; murisin davalı kardeşi tarafından yanıltıldığı, aldatıldığı, korkutulduğu ya da zorlandığı iddialarının ispatlanamadığı, bir kişinin ağır hasta olduğunu öğrenmesinin
tasarruf ehliyetini ortadan kaldırmayacağı ve davacı ... vekilinin dava dilekçesinde murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte hukuki fiil ehliyetinin bulunmadığını açıkça ileri sürmediği, sadece murisin ölümcül hastalığı nedeniyle sağlıklı bir ruh hali içerisinde olmadığını ve serbest iradesini kullanamadığını, davalının etkisi altında kaldığını iddia ettiği, bu iddialar ve murisin mevcut hastalığı dikkate alındığında hukuki fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti bakımından ayrıca rapor alınmasına da gerek olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme ve değerlendirme ve ayırtedebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim, Medeni Kanununn "fiil ehliyetine sahip olan kimse kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9.madde hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış; 10.maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır" hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, 13.maddesinde "yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir" denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca; ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanunun 15.maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmama nedeniyle kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımdan doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, tıbbi belge, film grafilerinin eksiksiz getirilmesi zorunludur.
Bunun yanında, her ne kadar, ...nun 282.maddesinde belirtildiği gibi bilirkişilerin "rey ve mütealası" hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, akıl zayıflığı gibi psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması, kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanununun 409/2 maddesi akıl hastalığı ve akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir.
Ehliyetsiz kişilerin yaptığı vasiyetnameler kendiliğinden batıl olmaz.
Somut olayda; vasiyetname düzenlendiği tarihte akıl ve ruh sağlığının yerinde olmadığı ileri sürüldüğüne göre, vasiyetname tarihinde murisin tasarruf ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda delillerin toplanarak, ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, tıbbi belge, film grafilerinin getirtilerek Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp, davacıların iddiaları değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına HUMK 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.