Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/4336
Karar No: 2017/15784
Karar Tarihi: 13.11.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/4336 Esas 2017/15784 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/4336 E.  ,  2017/15784 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali-tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacılar, muris ..."in yasal mirasçıları olduklarını, murisin ... Noterliğin"de düzenlediği 17/11/2000 tarih ve 14124 yevmiye nolu vasiyetnamesi ile maliki bulunduğu ... ilçesi, ... Mahallesi, ... Boğazı mevkinde kain 6 pafta, 244 ada, 15 parsel sayılı taşınmazını davalı kızı ..."a bıraktığını, muris ..."in 1332 doğumlu, okuma yazma bilmeyen, imza atamayan, hiçbir tahsili olmayan yaşlı bir kişi olduğunu, bu nedenle davaya konu vasiyetnamenin murisin gerçek irade beyanı sonucu oluşmadığını, murisin vasiyetnamenin içeriğini ve anlamanı bilmeden davalının hilesi ve hataya düşürmesi sonucunda bu vasiyetnameyi düzenlenmiş olduğunu, murisin vasiyetnameyi düzenlediği sırada akli melekelerinin yerinde olmadığını ve davalının da bu durumdan faydalanarak hata, hile ve baskı sonucu bu vasiyetnameyi düzenlettiğini, murisin daha önce ... Noterliği"nde düzenlene 1988 sayılı bir vasiyetname ile, aynı taşınmazın 1/2 payını davacı ..."ye bırakmasına rağmen davalının baskısı sonucu bu vasiyetnameden dönerek, dava konusu 17/11/2000 tarihli vasiyetnameyi düzenlediğini, murisin gerçek iradesini taşımayan vasiyetnamenin geçersiz olduğunu, ayrıca dava konusu konusu vasiyetnamenin gerekli yasal şekil şartlarını da taşımadığını ileri sürerek, ... Noterliğin"ce düzenlenen 17/11/2000 tarih ve 14124 yevmiye nolu vasiyetname ile yine aynı noterlikçe düzenlenen 17/11/2000 tarih ve 14123 yevmiye nolu vasiyet iptali senedinin ayrı ayrı iptallerine, bu mümkün olmadığı takdirde dava konusu vasiyetnamenin tenkisine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, mirasbırakanın vasiyetname tarihinde fiil ehliyetine sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu tarafından belirlendiği, ayrıca alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar doğrultusunda saklı pay ihlalinin de bulunmadığı gerekçesiyle iptal ve tenkis talepleri yönünden davanın reddine karar verişmiştir.
    1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-) Bir hükmün neleri içermesi gerektiği HMK’nın 297. maddesinde; düzenlenmiş olup, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu ifade edilmiştir. Bu hüküm, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir.
    Anılan madde uyarınca mahkemece, taleplerin hepsi hakkında karar verilmesi gerekir.
    Mahkemenin taleplerden biri hakkında olumlu veya olumsuz hiçbir karar vermemiş olması halinde hakkında karar verilmemiş olan talep, zımnen reddedilmiş sayılamaz. Çünkü, bu talep hakkında ortada olumlu veya olumsuz bir mahkeme kararı yoktur.
    Somut olayda davacı taraf vasiyetnamenin iptaline ilişkin istemini, fiil ehliyeti yanında murisin iradesinin sakatlanmış ve ayrıca dava konusu vasiyetnamenin şekil şartlarına aykırı olarak düzenlendiği iddiasına da dayandırmaktadır. Buna karşın mahkemece davacının irade sakatlığı ve şekil eksikliğine yönelik bu iddialarına ilişkin olarak inceleme ve araştırma yapılmamış, gerekçeli kararda bu hususa değinilmemiştir.
    O halde mahkemece, irade fesadı yönünden dosyadaki deliller değerlendirilip, hangisine üstünlük tanındığı belirtilerek gerekçelendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    3-) Diğer yandan, kabule göre de değinilmesi gereken bir diğer husus davacının tenkis talebine yönelik yapılan incelemedir.
    Bilindiği gibi; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
    Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (TMK. md. 565) Mirasbırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır.
    Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK. nun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) tenkis uygulanırken TMK. nun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla
    davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
    Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı (TMK. md. 564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
    Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan diğer bir anlatımla davalının tercih hakkı doğmadan, bu hakkın kullanılması söz konusu olamaz. Buna bağlı olarak daha önce bir tercihten söz edilmiş olsa bile bu tercih sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
    Somut olayda; tarafların ortak mirasbırakanı ..."in ... Noterliği"nce düzenlenen 17/11/2000 tarih ve 14124 yevmiye nolu vasiyetnamesi ile maliki bulunduğu ... ilçesi, ... Mahallesi, ... Boğazı mevkinde kain 6 pafta, 244 ada, 15 parsel sayılı taşınmazını davalıya vasiyet ettiği anlaşılmaktadır.
    Dosyada mevcut tapu kayıtlarının incelenmesinde, dava konusu taşınmazın 244 ada 15 parsel olarak tescil gördüğü, daha sonra ada ve parsel numarasının değişerek 1286 ada 4 parsel olduğu ve ardından da şüyulandırma neticesinde 1288 ada 10 parsel, 1527 ada 1 parsel ve 1528 ada 2 parsellere gittiği anlaşılmaktadır.
    Yargılama sırasında , murise ait taşınmazlarının değerinin tespiti için yapılan keşif sonucunda düzenlenen 11/03/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda vasiyetname konusu 244 ada 5 parsel sayılı taşınmazın şüyulandırma gördükten sonra gittiği her üç parselin de değeri ayrı ayrı belirlenmiştir. Mahkemece, vasiyetname konusu taşınmazın, vasiyet edildiği tarihte henüz tek bir parsel halinde bulunduğu göz önüne alınarak, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihteki değerinin belirlenmesi için bilirkişilerden ek rapor talep edilmiş olup, aynı bilirkişiler tarafından düzenlenen 07.11.2014 tarihli raporda, eski 244 ada 15 parsel sayılı taşınmazın yeni halinin 1527 ada 1 parsel olduğu ve onun değerinin de ilk raporda tespit edildiği şekilde 241.394 TL olduğu belirtilmiştir. Murise ait taşınmazlarının değerinin belirlendiği bu rapor dayanak alınarak düzenlene tenkis bilirkişi raporunda ise, vasiyetname konusu taşınmazın değeri (1527 ada 1 parsel olarak) 241.394 TL olarak esas alınmak suretiyle, yapılan vasiyetname ile davacıların saklı payına herhangi bir müdahale olmadığı, saklı paylarının ihlal edilmediği belirtilmiştir. Mahkemece, inşaat-ziraat ve kadastro mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen iş bu raporundaki bedeller esas alınmak suretiyle ana taşınmazın şüyulandırma gören diğer iki parçası da dahil edilmek suretiyle, resen yapılan hesaplama sonucu vasiyetname konusu ana taşınmazın (244 ada 15 parsel) değeri belirlenmiş (312.245 TL) ve bu bedelin de tasarruf nisabını aşmadığı belirtilerek hüküm kurulmuştur.
    6100 sayılı HMK’nun 281.maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
    Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilerek, vasiyete konu ana taşınmazın murisin ölüm tarihi itibariyle mevcut halinin tek bir parsel olduğu (eski 244 ada 15 parsel-yeni 1286 ada 4 parsel ve 1813.30 m2) göz önüne alınarak, iş bu taşınmazın murisin ölüm tarihindeki değerinin doğru olarak tespiti ve ardından yukarıda açıklanan sıra ve yöntem izlenerek tenkis konusunda uzman bilirkişiden açıklanan hususları da karşılayacak nitelikte rapor alınarak, davacılar bakımından saklı paya tecavüz olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenler ile davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, 2.ve 3.bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi