17. Hukuk Dairesi 2014/13617 E. , 2016/11030 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacılar vekili, davalıya zorunlu trafik sigortalı aracı kullanan murisin tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, muris kusurlu bulunsa da Karayolları Genel Müdürlüğünün de kusuru olduğunu, desteğin müvekkillerinin oğulları olup destekten yoksun kaldıklarını, murisin aylık 1.500 TL geliri olduğunu, cenaze ve defin gideri yapıldığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL maddi tazminatın başvuru tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, 03.06.2011 tarihli dilekçesiyle talebini 3.000 TL cenaze ve defin gideri, 7.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı olarak açıklamış, son celse 2.500 TL cenaze ve defin gideri talep ettiğini beyan etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduğunu, kusur ve tazminat bakımından bilirkişi raporu alınması gerektiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı vekilinin isteminin kısmen kabulüne ve kısmen reddine; a) 2.841,60 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...."den alınarak davacılardan ..."a verilmesine, b) 4.344,386 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...."den alınarak davacılardan ..."a verilmesine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ile cenaze ve defin gideri istemine ilişkindir.
1086 sayılı HUMK"nın 388. ve 389. maddeleri ile 6100 sayılı HMK"nın karşılık 297/1-2. maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hüküm bulunması gerektiği açıktır.
Mahkemece, gerekçe kısmında destek ..."in kazanın meydana gelişinde tam kusurlu olduğu hususunun trafik kazası tespit tutanağıyla belirlendiği, sürücü mirasbırakanın, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuruyla olsun kaza sırasında ölmüş olmasının, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurduğu, bu durumda davacılar salt ölenin mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açmakta olup sürücünün kazanın oluşumundaki kusurunun davacılara yansıtılmasına bu nedenle olanak bulunmadığı belirtilmesine rağmen, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda soruşturma dosyasında aldırılan ATK raporundaki asli-tali kusur aktüer bilirkişi tarafından sürücü murisin %75 oranında, dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün %25 oranında kusurlu olduğu şeklinde yorumlanarak tazminat hesaplaması murisin %75 kusuru düşülerek yapılmak suretiyle, muris sürücünün kazanın oluşumundaki kusuru davacılara yansıtılmıştır. Hükmün gerekçesi ile kısa karar uyumlu olmayıp taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte olduğundan, bu yön yukarıda açıklanan yasa maddelerine açık bir aykırılık oluşturduğundan (10.04.1992 gün, 1991/7 Esas-1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere) hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Kabule göre de; Anayasa’nın 141. maddesinde mahkeme kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı açıklanmış, aynı zorunluluk 6100 sayılı HMK.nın 297.(1086 sayılı HUMK.nun 388.) maddesinde de düzenlenmiştir. Bu maddede hakimin uyuşmazlık konusu olan olay hakkında tüm kanıtları toplaması, tartışması, bu kanıtlardan hangisine değer verdiğini, kanıtlardan hangisine değer vermediğinin nedeni, hangilerini üstün tuttuğunun dayanaklarını değerlendirdikten sonra bir sonuca varmasının zorunlu ve gerekli olduğu vurgulanmıştır. Zira ancak böyle bir yöntemin izlenmesi durumunda kararın gerekçeli olduğu kabul edilebilir. Hükmü kuran hakimin böyle bir yöntemi izlemesi halinde maddi olgularla hüküm fıkrası arasında bir bağlantı kurulmuş olabilecektir. Ayrıca gerekçe sayesinde kararın doğruluğu denetlenmiş ve davanın tarafları tatmin ve inandırılmış olacaktır. Tüm bunlardan başka adil bir yargılamanın yapıldığı sonucuna varılacaktır.
Somut olayda mahkemece davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş ise de, dava dilekçesinde talep edilen cenaze ve defin giderinin neden reddedildiği hususunda hükmün gerekçesinde belirleme yapılmaması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar lehine BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 29/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.