20. Hukuk Dairesi 2014/440 E. , 2014/2986 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Kelce Köyü, Kültepe mevkiinde bulunan taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 11524.11 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalılar ... ve Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, 20. Hukuk Dairesinin 16.03.2009 tarihli ve 2009/3370 E. - 4298 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: "Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; mahkemece hükme dayanak alınan uzman orman bilirkişi raporunda ve Dairenin iade kararı üzerine düzenlenen 17.10.2007 tarihli ek raporda çekişmeli taşınmazın güneydoğu bölümünün memleket haritasında yeşil alanda kaldığı saptandığı ve bu bölüm 04.06.2006 tarihli uzman orman bilirkişi raporunda (A2) harfiyle orman sayılan yer olarak belirlendiği halde, bu bölümün yüzölçümü fen bilirkişi tarafından belirlenerek krokisinde gösterilmemiş ve karara yansıtılmamış, çekişmeli taşınmaza komşu 34, 35, 36, 39 ve 40 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören Şubat 1944 tarih ve 23 ve Kasım 1946 tarih ve 9 numaralı tapu kayıtları uygulanarak taşınmaz yönünü ne şekilde sınır gösterdiği belirlenmemiş, hükme dayanak yapılan orman bilirkişi raporunda taşınmazın durumu memleket haritasında incelenmişse de kadastro paftasıyla memleket haritasının ölçekleri denkleştirilmek suretiyle birbiri üzerine aplike edilerek taşınmazın konumu çevre parsellerle birlikte memleket haritasında gösterilmediğinden bilirkişi raporu taşınmazın hukukî durumunu belirlemeye yeterli ve kanaat verici olup olmadığı da denetlenememiştir. Ayrıca, taşınmaza 1981 yılında yapılan arazi kadastrosunda hangi nedenle tapulama harici bırakıldığı sorulmamış ise de, kadastro paftasından kıraç olması nedeniyle tapulama harici bırakıldığı anlaşıldığından, taşınmazların 1980-1990"lı yıllardaki hava fotoğrafları ve memleket haritasındaki konumları incelenerek o tarihler itibariyle kullanılıp kullanılmadığı da araştırılmamıştır. Diğer taraftan; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet
edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Somut olayda; mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamış.” olduğuna değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiş, bu kez Dairenin 05/06/2012 gün ve 2012/5362-8525 E.K. sayılı kararı ile ""Dava konusu taşınmazın (C) ile gösterilen kısma yönelik temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, ve (A) ile gösterilen 8850,85 m²"lik kısma yönelik temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir.
Hükmüne uyalan onama - bozma kararında özetle; "Mahkemenin davanın kısmen kabulüyle (A) ile gösterilen 11524,11 m2"lik kısmın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline dair verdiği 05.12.2006 tarihli karar davalılar Orman Yönetimi ve Hazinenin temyizi üzerine bu kısma yönelik olarak bozulmuştur. Bozma kararı öncesinde fenni bilirkişiler ... tarafından düzenlenen ve karar 05.12.2006 tarihli karar esas alınan bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen 11525,11 m²"lik kısmın bozma kararı sonrasında orman bilirkişi ...ı ve fenni bilirkişi ... tarafından düzenlenen 16.12.2010 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ile gösterilen 8850,85 m² ve (C) ile gösterilen 2673,26 m²"lik kısımları kapsadığı anlaşıldığından ve her iki bilirkişi raporunda (B) ile gösterilen 2434,40 m²"lik kısma yönelik mahkemenin 05.12.2006 tarihli kararında zilyetlikle kazanma koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verildiği, hüküm (B) bölüme yönelik davacı kişi tarafından temyiz edilmediğinden, bu bölüme ilişkin hükmün kesinleştiği anlaşıldığından, temyiz incelemesi; bozma kararı sonrasında orman bilirkişi ... ve fenni bilirkişi ... tarafından düzenlenen 16.12.2010 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ile gösterilen 8850,85 m² ve (C) ile gösterilen 2673,26 m²"lik kısımlara yönelik olarak yapılmıştır.
1) Dava konusu taşınmazın (C) ile gösterilen 2673,26 m²"lik kısmının; incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılan yerlerden olduğu ve zilyetlikle kazanılamayacağı anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacının bu kısma yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
2) Davacının (A) ile gösterilen 8850,85 m2"lik kısma yönelik temyiz itirazlarına gelince:
Dosyada mevcut orman bilirkişi ... ve fennî bilirkişi ... tarafından düzenlenen 16.12.2010 havale tarihli bilirkişi raporundan çekişmeli taşınmazın 1961 tarihli memleket haritası ile 1956 tarihli hava fotoğraflarında açık alanda gözüktüğü, yörede 1982 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırsında kıraç olması nedeniyle tapulama harici bırakıldığı ve taşınmazın % 2-3 eğimli olduğu, üzerinde 6 yaşlı Iğdır Şalak kayısı ağaçları ve 6 yaşlı gemlik zeytin ağaçlarının bulunduğu, ağaçların düzenle şekilde dikilmiş olup aşılı ve mahsuldar olduğu, taşınmazın 20 yılı aşkın süredir ziraat alanı olarak kullanıldığı anlaşılmakta olup mahkemece 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlamalar nedeniyle davacının zilyetlik yolu ile kazandığı toprak bulunup bulunmadığı; varsa, cinsi ve miktarı tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ayrı ayrı araştırılıp, başka tescil davası olup olmadığı da mahkeme yazı işleri müdürlüğünden sorulmalı, anılan maddede vurgulanan miktarların aşılıp aşılmadığı saptanmalı ve eğer davacı lehine 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki şartlar oluşuyorsa taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olduğuna” değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulü ile 16/12/2010 havale tarihli fen bilirkişisinin raporunda (A) harfi ile belirttiği 8850,85 m² yüzölçümündeki taşınmaza parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, (B) ve (C) harfi ile gösterilen kısımlarına yönelik davasının kesinleşmiş olması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise 10.05.1982 yılında yapılmış ve sonuçları 11.03.1982 - 12.04.1982 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna ve taşınmazın temyize konu (A) harfi ile işaretlenen kısmın orman sayılmayan yerlerden olduğu zilyetlik ile mülk edinme koşulları oluştuğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının Orman Yönetimine yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 06/03/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.