21. Hukuk Dairesi 2018/5513 E. , 2019/3021 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 1987 ile 2005 yılları arasında Esnaf Bağ Kurlusu olduğunun tespitiyle 1986 yılında 185 günlük SSK hizmetinin Bağ Kur hizmeti ile birleştirilmesine ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 1987 ile 2005 tarihleri arasında SSK"lı hizmetleri dışında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ve emekliliğine karar verilmesinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, " Davacının davasının kabulüyle, 22/03/1985- 07/01/2005 tarihleri arasında esnaf bağkur sigortalısı olduğunun tespitine, davacının 01/07/2011 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasaya göre yaşlılığa hak kazanacağının tespitine," karar verilmiştir.
Anayasa’nın 141. maddesinde vurgulandığı ve 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesinde de açıklandığı üzere, mahkeme kararları iddia, savunma ve tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, ihtilaflı konular hakkındaki delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıaların neler olduğu ve bunlardan çıkan sonuçlar ile hukuki sebepler gösterilerek gerekçeli biçimde yazılmalıdır.
Öte yandan, mahkeme kararlarındaki gerekçelerin hüküm fıkralarına uygun olması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.03.1963 gün ve E:1963/4-99, K:1963/37 sayılı Kararı). Oysa somut olayda gerekçe ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olduğu, temyize konu kararın incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Şöyle ki; Mahkemece 18/05/2018 tarihli kararın gerekçe kısmında özetle davacının 16/09/1997- 06/01/2005 tarihleri arasında 2926 sayılı kanun sigortalılığının geçerli sayılması kanaatine varıldığı yazılı olduğu halde hüküm fıkrasında 22/03/1985- 07/01/2005 tarihleri arası davacının esnaf bağkursigortalısı olduğunun tespitine karar verildiği anlaşılmıştır. Hal böyle olunca Mahkemenin gerekçesinin hüküm fıkrası ile çeliştiği açıkça görülmekte, buna göre de gerekçe ile hüküm fıkrası arasındaki çelişkinin giderilerek gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.
3- 6100 sayılı HMK"nun "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26.maddesine göre ise Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Davacının esnaf bağ-kur sigortalısı olduğunu talep ettiği süre 1987- 2005 tarihleri arasında olduğu halde 22/03/1985 tarihinden itibaren esnaf bağ-kurlu sayılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
4- 1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
1479 sayılı Yasa"ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde; bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
4956 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihine kadar tescilleri, prim ödemeleri veya tescil başvuruları yoksa aynı tarihten sonra sadece aynı yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddeye göre vergide kayıtlı olan süreleri için borçlanma haklarını kullanarak sigortalılık süresi elde edebilirler. Geçmişe yönelik hizmetlerini tespit ettiremezler. 02/08/2003 tarihinden önceki tarihte Kuruma tescil edilmiş, giriş bildirgesi vermiş veya bir şekilde kendi adına tescil isteği yerine geçecek şekilde prim ödemiş olan ve 1479 sayılı Yasa kapsamında kendi adına veya hesabına bağımsız çalışanlar, 20/04/1982 tarihinden itibaren vergi kaydına dayalı olarak, 22/03/1985 tarihinden itibaren de esnaf sicili veya meslek kuruluşu kayıtlarına dayalı olarak sigortalılıklarının tespitini isteyebilirler.
Somut olayda, davacının talebi 1479 sayılı kanun kapsamında 1987-2005 tarihleri arasında sigortalılığının tespiti olduğu halde 2926 sayılı kanun yönünden araştırma yapılarak hüküm kurulması hatalıdır.
Yapılacak iş, yukarıdaki yasa maddeleri gözetilerek davacının 1479 sayılı kanun kapsamında sigortalı olduğu süreleri belirlemek, sonucuna göre davacının öncesinde primini ödediği süreleri dikkate alarak yaşlılık aylığı talebi hakkında karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen maddi ve hukuksal olgular gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,16/04/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.