3. Hukuk Dairesi 2017/15744 E. , 2017/16030 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak, tespit ve tescil davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile kardeş olup aralarında BK"nun 520-540 maddeleri anlamında adi ortaklık bulunduğunu, davalının adi ortaklıkta idareci ortak sıfatıyla yer aldığını, davalının ortaklık nedeni ile elde ettiği menkul ve gayri menkulleri aralarındaki ilişkiye aykırı olarak uhdesinde bulundurduğunu, ihtara rağmen hesap vermediğini, ortaklığa ait sermaye ile kazanımlar yaptığını ve 3.şahıslar lehine vekaletsiz tasarruf gerçekleştirdiğini belirterek, davalı adına olan gayrimenkulleri ile ortaklığa ait tüm mal varlığının tespiti ve kendisine ait gerçek hissenin belirlenerek alacaklarının tahsiline; müspet, menfi ve munzam zararlarının hesaplanmasına, davalı adına kayıtlı ... Mah. ... Sk. No 27 ..."da bulunan taşınmazın 1/2"sinin müvekkili adına tesciline, davalı adına kayıtlı ... Petrol Ürünleri Pazarlama ve Nakliyat San. Tic. Ltd. Şti. hisselerinin 1/2 hissenin adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacı ile müvekkili arasında kan bağı olan kardeşlik dışında hukuki ve fiili bir bağın mevcut olmadığını, ortaklık bulunmadığını, kendi çalışmaları ve kredi kurumlarına borçlanmaları neticesinde söz konusu mal varlığına sahip olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, diğer kardeşleri ile çalıştığı döneme ilişkin elde ettiği gelirleri eşit oranda paylaştığını, davacının iddia ettiği gibi şirketler ile ilgili bir ilgisinin bulunmadığını, tarafların 8 yıldır görüşmediğini, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 10.02.2016 tarih, 2015/2390 Esas, 2016/1461 karar sayılı ilamı ile, "... davacıya, adi ortaklığın varlığı hususunda davalıya yemin teklif etme hakkının kullandırılması ve ortaya çıkacak uygun hukuksal sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, bu yön gözardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyma kararı verilerek yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile ... Petrol Ürünleri Pazarlama ve Nakliyat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti"nin davalı adına olan hisselerin 1/2"sinin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Türk Medeni Kanunu"nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. HMK"nın 190.maddesinde de; ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu vurgulanmıştır.
İspat yükü kendisine düşen taraf, başlangıçta diğer delilleri ile birlikte yemin teklifinde de bulunabilir. Bu halde, öncelikle, diğer delilleri incelenir, bunlar ile iddia ispat edilirse yemin teklifine gerek kalmaz. Buna karşılık, diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullandırılmalıdır. Bu durumda, mahkemenin; iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş olan tarafa, yemin teklif etme hakkı olduğunu hatırlatması uygun olur. Taraf davasını kendisi takip etmekte ise, mahkeme, yemin teklif etme hakkı olduğunu tarafa duruşmada kendisi hatırlatır.
Taraf davasını vekil aracılığıyla takip etmekte ise, mahkeme yemin teklif etme hakkını tarafın vekiline hatırlatır. Bu halde tarafın kendisine yemin teklif etme hakkını kullanıp kullanmayacağını bildirmesi için ihbarname gönderilmesine gerek yoktur. (B.Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulu, Altıncı Baskı, cilt III, syf 2483-2562)
6100 sayılı yasanın 228.maddesinde "1)Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır.2)Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır." şeklinde, 229. md. 1.fıkrasında ise " Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır."şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu durumda, kendisine yemin teklif edilen karşı tarafın yemin konusu olayları ikrar etmiş sayılabilmesi için usulüne uygun olarak düzenlenmiş yemin davetiyesinin kendisine tebliğ gerekir. Yemin davetiyesi usulüne uygun değilse kendisine yemin teklif olunan tarafın yemin konusu maddi olayları ikrar ettiğinden söz edilemez.
Yemin davetiyesi, ihtarlı davetiyedir. Bu davetiyeye yemine kou vakıalar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için belirlenen gün ve saatte duruşmaya gelinmezse veya gelip de yemini iade etmezse veyahut yemini eda etmekten kaçınırsa, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır.
Yemin davetiyesine gerekli açıklamanın yazılmaması halinde bu davetiye usulüne uygun değildir ve böyle bir davetiye üzerine duruşmaya gelmeyen tarafın yemin edeceği vakıalar sabit olmuş sayılmaz.
Somut olayda; davalıya gönderilen yemin davetiyesinde "Davacının sunmuş olduğu yemin metni tebliğidir." şeklinde ifade bulunmaktadır. Söz konusu yemin davetiyesinde, bulunması gereken ihtaratın olmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle, yemin davetiyesinin usulsüz düzenlenmesi nedeniyle duruşmaya gelmeyen davalının iddia olunan vakıaları ikrar etmiş sayılması düşünülemez.
Mahkemece yapılacak iş; davalıya yeniden usulüne uygun yemin davetiyesi tebliğ edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.