20. Hukuk Dairesi 2013/10929 E. , 2014/3080 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü 113 ada 37 parsel sayılı 75,56 m² yüzölçümündeki taşınmaz, sulh hukuk mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek, malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir. Sulh hukuk mahkemesinde davacı ... tarafından davalılar ... ve ... aleyhine açılan zilyetliğin tesbiti ve tahliye davası kadastro mahkemesine devredilmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın davacı ... adına tapuya tesciline, davalıların müdahalesinin men’ine, tahliye talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; Orman Yönetimi ve davalı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15.11.2011 tarihli ve 2011/8647 E. - 2011/12729 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Dava konusu taşınmazın malik hanesi açık olduğundan, mahkemece, öncelikle Hazine davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra, taşınmazın ... Yaylasında bulunduğu bildirildiğine göre usûlüne uygun yayla araştırmasının yapılması gerekmektedir. Yaylalara ilişkin uyuşmazlıklarda yerel bilirkişilerin komşu köylerden seçilmesi, taraf tanıklarının da aynı yönteme uygun olarak bildirilmesi gerektiğinin düşünülmesi, bilirkişi ve tanıkların taşınmazın başında dinlenilmesi, tarafların dayanağı olan kayıtların usulen mahallinde uygulanması, uygulamada komşu parsellere ilişkin kayıt ve belgelerden yararlanılması, taşınmazın niteliği konusunda bilirkişi ve tanıklar ile uzman ziraatçi bilirkişiden ayrıntılı ve gerekçeli bilgi alınması, tasarruf durumunun kesin ve maddî olaylara dayalı olarak açıklattırılması, taşınmazın yayla olduğu sonucuna varıldığı takdirde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 31.01.2001 gün ve 2000/8-1836-2001/13; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 17.02.2004 gün ve 2003/8340-894; aynı Dairenin 09.03.2004 2003/9190-1666; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.02.2002 tarihli ve 2002/269 E. - 976 K. sayılı kararlarında da değinildiği gibi, yayla, genel bir tanımıyla "Bir veya birkaç köy, kasaba halkının yaz aylarında hayvanlarını otlatmak ve serinlemek için tahsisen veya kadimen yararlandığı arazi parçaları" olarak ifade edildiği, yaylak; mer"a ve kışlaklar gibi köy ve belde halkının ortak yararlanmasına terk ve tahsis edilen mülkiyeti Hazineye ait yerlerden olduğu, Medenî Kanunun 641 ve 3402 sayılı Kanunun 16/B madde hükümleri uyarınca kamu malı niteliğinde ve sınırlandırmaya tâbi olup kazandırıcı zamanaşımı ve zilyedlik yolu ile edinilmeyeceği, M.K.nun 912. maddesi hükmüne göre özel mülkiyet şeklinde tapuya tesciline karar verilemeyeceği, bu tür yerlerden doğal olarak yararlanabilmenin gereği, yaylalar üzerinde geçici nitelikte basit bina ve hayvan ağılı bulunabileceği, ancak yerleşim amacına yönelik kalıcı inşaat ya da tarım yapılmış olması sonucu zilyetlik süresi ne olursa olsun yaylalarda özel mülk olarak toprak kazanılamayacağı, 4342 sayılı Mera Kanununun 4/1. maddesinin gereğince “Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altında” olduğu gibi, çekişmeli taşınmazda ve aynı bölgedeki benzer taşınmazlar için yapılan keşiflerde yerel bilirkişi ve tanıklar bu taşınmazların ... Yaylasında bulunduğunu bildirdikleri, eski tarihli haritalarda çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer ve etrafına ... Yaylası nitelendirilmesi yapılmak suretiyle harita üzerine yazıldığı, H.U.M.K."nun 238/2. maddesinin “Maruf ve Meşhur olan hususlar münazaalı sayılmaz.” hükmü gereğince dava konusu taşınmazın bulunduğu ..., ..., ve Ürün Yaylası gibi aynı bölgede bulunan yaylaların, sadece bölge halkı tarafından bilinmeyip, herkesin bildiği ve tanıdığı, yurt genelinde maruf yaylalar olduğu, umumun kullanımına ait yaylaların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyeceği, bir an için taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilebilecek yerlerden olduğu kabul edilse bile, sadece ev yapmak suretiyle sürdürülen zilyetliğin de taşınmazın ekonomik amacına uygun olmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı biçimde karar verilmesinin usül ve kanuna aykırıdır" denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, dava konusu taşınmazın yayla olduğu ve bu gibi yerlerin zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine, ... Köyü 113 ada 37 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile, yayla vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesi gereğince yapılmış, çekişmeli taşınmaz bu işlemde orman sınırları dışında bırakılmıştır.
Davalı ..., yargılamada kendisini, vekili Avukat ... ile temsil ettirmiş olup; adı geçen avukatın vekillikten çekildiğine ya da azledildiğine dair dosyada herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Mahkeme hükmü davalı ... vekili Avukat ..."e 03/07/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise, H.U.M.K.’nun 432. maddesinde öngörülen 15 günlük kanunî süre geçirildikten sonra davalı ..."in bir başka vekili tarafından 02/10/2013 tarihinde verilmiştir. Davalının bir başka vekil tutarak, kararı ona tebliğ ettirmesi ona yeni bir temyiz süresi kazandırmayacağından, süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden, süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinin süre yönünden REDDİNE, istek halinde harcın temyiz edene geri verilmesine 17/03/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.