22. Hukuk Dairesi 2015/12671 E. , 2016/17364 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili ile fazla mesai ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 427/3. maddesine göre alacağın bir kısmının dava edildiği durumlarda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Doslayısısyla bir davada verilen hükmün kesin olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılabilmesi için alacağın tamamının ne miktarda olduğunun ya davacının bağlayıcı bir beyanına dayalı olarak bilinmesi ya da mahkemece bu yönde bir belirleme yapılmış olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta; harçlandırılan meblağ her ne kadar temyiz sınırının altında kalsa da talep fazlaya ilişkin olmakla gerekçeli kararın tebliğinden itibare süresinde yapılmış davacı temyizi dikkate alınmalı ve mahkemece davacı tarafın temyizinin kararın kesinlik sınırlarında olduğu gerekçesi reddine dair EK Kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilerek; Tetkik Hakim ..."in raporu okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İddiasının Özeti:
Davacı vekili, iş sözleşmesinin haksız olarak sona erdirildiğini belirterek kıdem, ihbar, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, fazla mesai alacağı davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Savunmasının Özeti:
Davalı vekili davacının davacının iş sözleşmesine kendisinin son verdiğini bu sebeple kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve kötü niyet tazminatı hakkı doğmadığını savunarak davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda istifa dilekçesi ile çelişmeyen ibraname dikkate alındığında davacının işyerinden istifa ederek ayrıldığı ve ibranameye göre alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği ve ibranamenin geçerli olup olmadığı konularında uyuşmazlık bulunmaktadır.
İbra sözleşmesi, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Kanun"un 132. maddesi “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” hükmünü getirmiştir. İbranameyle ilgili olarak diğer önemli bir düzenleme ise 6098 sayılı Kanun"un 420. maddesinde yer almıştır. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
Ancak yukarıda sözü edilen bu hükümler 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun yürürlükte olmadığı bir dönem da düzenlenen ibranamenin geçerliliği sorunu, Yargıtay"ın ibraname konusunda yerleşmiş uygulamaları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp ispatlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
Somut olayda, davacının istifa dilekçesi vererek işyerinden ayrıldığı, davalı işveren tarafından ibraz edilen 16.09.2013 tarihli ibraname ile davacının çalışmış olduğu süreye ilişkin olarak dava konusu alacaklar yönünden işverenin ibra edildiği iddia edilmektedir. Ancak söz konusu ibraname yukarıda belirtilen kanuni koşulları taşımadığından geçerlilik arz etmemektedir. Yine davalı savunmasında dayanılan davacının iş sözleşmesinin feshedilmesini talep ettiği istifa belgesi ise tarihsiz ve davacı imzasını taşımaz niteliktedir.
Yukarıda da izah edildiği üzere, dosya kapsamında bulunana ibraname ve istifa belgesi geçerli olmayıp hatalı değerlendirme ile geçerli kabul edilerek taleplerin reddine karar vermek uygun olmamıştır. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.