3. Hukuk Dairesi 2017/11997 E. , 2017/16121 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar ,murisleri adına kayıtlı bulunan dava konusu taşınmazın tapu kaydına, 30.10.2000 tarihinde "... Han Vakfı" şerhi konulduğunu, şerhin kaldırılması için davalıya toplam 75.384,00 TL ödediklerini, oysa tapu kaydındaki şerhte belirtilen vakfın gayri sahih vakıflardan olup, taviz bedeline tabi olmadığını, davalının haksız olarak kendileri aleyhine sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın taviz bedeline tabi olmadığının tespitiyle davalıya ödenen toplam 75.384,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı,davacıların taviz bedelini ... Vakıflar Bölge Müdürlüğü"ne ödediğini, bu nedenle eldeki davaya bakmaya yetkili mahkemenin ... Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davanın bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, kendilerinin evveliyatı vakıf olan dava konusu taşınmazın tapu kaydına vakıf şerhi konulması için açtığı "Vakıf Şerhinin Tescili" davasının kabul edilip, ilamın kesinleştiğini, davacıların dava konusu taviz bedelinin ilk taksidi olan 28.800,00 TL"yi ödedikten sonra kalan taksitleri ödememeleri nedeniyle taşınmaz üzerine ipotek koydurduklarını, ipoteğin kaldırılması için davacı tarafça açılan davanın reddine karar verildiğini, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, bu nedenle eldeki davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddi gerektiğini savunarak; öncelikle yetki itirazlarının kabulüyle dosyanın ... Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, yetki itirazları kabul edilmezse davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi neticesinde Dairemizin 09.04.2015 tarih ve 2014/10036 E. 2015/5886 K. sayılı ilamı ile ""... mahkemece; uzman üniversite öğretim üyeleri arasından oluşturulacak üçlü
bilirkişi heyetiyle birlikte mahallinde keşif yapılarak, denetime elverişli, bilimsel verilere uygun şekilde hazırlanmış bilirkişi raporu doğrultusunda bir karar verilmesi..."" gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş,mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ise, mahkemenin 08.02.2017 tarih 2015/561 E. 2017/36 K. sayılı kararı ile bozma ilamı sonrasında alınan bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık;vakıf taviz bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
HUMK"nun 275. ve devamı maddelerinde; “bilirkişilik" müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlendikten sonra 286.maddede de bilirkişinin oy ve görüşünün hâkimi bağlamayacağı düzenlenmiş ise de işin çözümünde teknik bilgi ve birikimin gerekliliğine inanılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığına göre verilen raporlar çelişkili ise mahkeme HUMK"nun 283.maddesi hükmüne dayalı olarak, bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi 284.maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor alabilir.
HMK"nun 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise;Dairemizin bozma ilamı sonrasında mahkemece bozma ilamına uyularak mahallinde 3"lü bilirkişi heyeti ile keşif icra edildiği ve yapılan keşif neticesinde 3"lü bilirkişi heyetince sunulan 12.12.2016 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Ancak,söz konusu hükme esas alınan bilirkişi heyet raporu incelendiğinde eldeki uyuşmazlığın çözümü noktasında davaya konu edilen taviz bedelinin dayanağı olan "... Han Vakfı"na ait şerhin kaldırılması için taviz bedeli alınıp alınamayacağı,bu noktada tartışılması gereken husus olan söz konusu vakfın ""sahih"" vakıf olarak mı yoksa ""gayri sahih "" vakıf olarak mı nitelendirilmesi gerektiği konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı ve bu haliyle de söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı kuşkusuzdur.
Kaldı ki,yukarıda ifade edilen yasa hükümleri incelendiğinde de görüleceği üzere,mahkemece bozma öncesinde alınan her iki bilirkişi raporunda da söz konusu vakfın
""gayrı sahih"" vakıf olarak nitelendirildiği ve bu kapsamda da davacılardan vakıf taviz bedelinin tahsilinin uygun olmadığı da belirtilmiş olmakla,eldeki hükme esas alınan 12.12.2016 tarihli heyet raporu ile önceki iki bilirkişi raporunun da çelişkili olduğu anlaşılmakla, mahkemece de söz konusu çelişki giderilmeden hüküm tesisi yoluna gidilmesi de doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece;yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle,dosya kapsamında bulunan ve bozma ilamı öncesinde alınan iki bilirkişi raporu ile hükme esas alınan son rapor olan 12.12.2016 tarihli bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için alanında uzman farklı bir 3"lü bilirkişi heyetinden rapor alınması,alınacak raporda söz konusu vakfın ""sahih"" mi yoksa ""gayrı sahih"" vakıf olarak mı nitelendirilebileceği hususunun Yargıtay ve taraf denetimine elverişli şekilde kesin ve net olarak saptanması suretiyle hüküm tesisi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.