20. Hukuk Dairesi 2020/40 E. , 2020/2332 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve... Büyükşehir Belediyesi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ...ilçesi, ... köyü, ... Bükü mevkiindeki 60 dönüm miktarındaki taşınmazın, Ekim 1938 tarih 1 nolu tapu kaydı kapsamında kalmasına rağmen, 1978 yılında yapılan tapulama sırasında tespit harici bırakıldığını, yörede yapılan baraj çalışmaları sonucu taşınmazın baraj gölü suları altında kaldığını belirterek Ekim 1938 tarih 1 nolu tapu kaydı kapsamı içerisinde kalan taşınmazın mülkiyetinin müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne, ... ili, ...ilçesi, ... köyünde kain fen bilirkişisi ve orman mühendisi bilirkişiler tarafından tanzim edilen 12/12/2011 havale tarihli krokili raporda (A) harfi ile gösterilen 8.427,59 m², (B) harfi ile gösterilen 51.302,99 m² ve (C) harfi ile gösterilen 1.546,94 m² olmak üzere toplam 61.277,52 m²"lik taşınmazın davacı ..."ın mülkiyetinde bulunduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12.02.2013 tarih 2012/9691-2013/1229 E.-K sayılı ilamıyla bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “Mahkemece çekişmeli taşınmaz bölümlerinin davacı ... mülkiyetinde olduğuna karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Şöyle ki; davacının dayandığı ve ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.08.1938 tarih ve 228 sayılı ilâmı ile sınırlarının düzeltilmesine karar verilen Ekim 1938 tarih 1 nolu tapu kaydı, Sefer 283 tarih 200 sıra nolu kayıttan gelmekte olup; mahkemece, dayanak sulh hukuk mahkemesinin 288 sayılı dosyası bulunamaması nedeniyle getirtilip uygulanmamış ise de, tapu sicil müdürlüğünde krokisi bulunup bulunmadığı araştırılmamış ve sınır düzeltme davası sonucu verilen hükmün davalıları bağlayıp bağlamayacağı tartışılmamıştır. Ayrıca, dosya kapsamından, davacının dayandığı Ekim 1938 tarih 1 nolu tapu kaydının gittisi olan Şubat 1953 tarih 18 nolu tapu kaydına dayalı olarak bu dosya davacısı ...’ın da aralarında bulunduğu gerçek kişiler tarafından Hazineye yönelik açılan kadastro mahkemesinin 2002/1 Esas - 2009/23 K. sayılı dosyada tapunun uygulandığı ve 296, 297 ve 480 parsel sayılı taşınmazların davacı kişiler adına tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmakta olup, mahkemece dayanak tapu kaydının sınırlarının belirlendiği dosya getirtilip uygulanmadığı gibi, kadastro sırasında başka parsellere revizyon görüp görmediği de araştırılmamıştır. Yine, mahkemece jeolog bilirkişi raporu yeterli görülüp hükme dayanak alınmışsa da, dava konusu taşınmazların şu anki hali ile de aşırı yağışlarda ve sel gelmesi durumunda, dava konusu bölgede akarsu yatağının daha genişletilmiş ve derin olması sebebi ile etkileyebileceği taşkın alan yine akarsu sınırından itibaren en fazla 5-6 m olduğu, yani bu 5-6 m2"lik kısmın pasif dere yatığı içinde kaldığı belirtilmiş olmasına rağmen, taşınmazın dere yatağı içinde mi yoksa dışında mı olduğu açıkça belirtilmediği için yeterli olmadığı gibi, bu 5-6 m2"lik kısım dahi fen bilirkişi raporunda işaretlenmemiştir.
Eksik inceleme ve bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.
Mahkemece öncelikle, sulh hukuk mahkemesinin 288 sayılı karar ve krokisinin tapu müdürlüğünden getirtilerek davanın taraflarını bağlayıp bağlamadığı değerlendirilmeli, kadastro mahkemesinin 2002/1 Esas - 2009/23 K. sayılı dava dosyası ile davacının dayandığı tapu kayıtlarının ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri, revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları birlikte tapu müdürlüğünden getirtilmeli, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman fen ve jeolog bilirkişi, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde, dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, dayanılan tapu kaydı kapsamı Kadastro Mahkemesinin 2002/1 Esas - 2009/23 K. sayılı dosyası ile belirlendiğinden, çekişmeli taşınmazın belirlenen bu sınırlar içerisinde kalıp kalmadığı ve çekişmeli taşınmazın dere yatağı içinde kalıp kalmadığı özel mülke konu olabilecek yerlerden olup olmadığı konusunda bilirkişilerden rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda
Davanın kısmen kabulü ile;
-... ili, ...ilçesi, ... köyünde kain fen bilirkişiler tarafından tanzim edilen 11.05.2016 havale tarihli krokili raporda (A) harfi ile gösterilen 8.427,59 m², (B) harfi ile gösterilen yerin içinde (D) ve (E) harfi ile gösterilen aktif ve pasif dere yatağı olan toplam 12.616,51 m² hariç geriye kalan kısım olan 38.686,33 m² lik kısmında ve (C) harfi ile gösterilen 1.546,94 m² olmak üzere toplam 48.660,86 m²"lik taşınmazın Abdullah ve Rukiye oğlu, 01/10/1954 doğumlu davacı ..."ın mülkiyetinde bulunduğunun tespitine, karar verilmiş hüküm davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve... Büyükşehir Belediyesi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, göl suları altında kalan taşınmazın mülkiyetinin tespitine yöneliktir.
Mahkemece kabul edilen kısım yönünden davacılar lehine zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan keşifte ziraat bilirkişi incelemesi yaptırılmamış, davacıların zilyetlik süreleri ile taşınmazları kullanım şekilleri incelenmemiş, zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmamış ve eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuştur.
O halde mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman bir orman, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; orijinal-renkli (renkli fotokopi)hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarını belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;tüm temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 01/07/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.