Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/12527
Karar No: 2019/10866
Karar Tarihi: 03.12.2019

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/12527 Esas 2019/10866 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2016/12527 E.  ,  2019/10866 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.YARGITAY8. Hukuk Dairesi

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili ile dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR

    Davacı vekili, müvekkillerinin Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/443 Esas, 2006/314 Karar sayılı dava dosyası üzerinden açmış olduklar tapu iptal ve tescil davasının kesin süreye uyulmaması nedeni ile reddine karar verildiğini, dava konusu 126 parsel sayılı taşınmazın davalılardan Vahap Şen"in zilyetliğinde iken, noter senedi ile satın alındığını, 60 yılı aşkın bir süredir nizasız ve fasılasız müvekkillerinin zilyetliğinde iken tapulama sırasında sehven davalılar adına tescil edildiğini belirterek tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar ..., ... ve ..., davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
    Davalı Hazine vekili, davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, 10 yıllık hak düşürücü süresinin geçtiğini, adlarına kayyım tayin edilen kişilerden ölmüş ve mirasçı bırakmayanların TMK"nin 501. maddesi gereğince son mirasçısı Hazine olacağından hisselerinin Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Davalılar ..., ... ve ... vekili, davacıların davayı ispatlayamadığını ve noter senedinin geçersiz olduğunu belirterek müvekkilleri aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Dahili davalı ..., dava konusu taşınmazı şuan kimin kullandığını veya hangi taşınmaz olduğunu bilmediğini, dava konusu yerin dedesi adına paylı olarak kayıtlı olduğunu bildiğini, daha doğrusu duyduğunu, bu yerle ilgili herhangi bir hak talebinin olmadığını ancak davanın açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama giderlerini kabul etmediğini beyan etmiştir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile ... İli, ... İlçesi, ... Mah. Düz mevkii 126 nolu parselin maliklerinden ... (..."ın oğlu) adına ve daha önce Battalgazi Asliye Hukuk Mahkemesinin 1993/143 E. Sayılı dosyasında haklarında hüküm kesinleşmiş olan davalılar ... ve diğerlerinin payları toplamı olan 576/864 payın iptali ile 288/864 pay ile davacılar ... mirasçıları ve ...adına tapuya tesciline, (..."ın mirasçıları adına payları oranında), tapu malikleri ... oğlu ..., ..., ... oğlu ... ve ... kızı ..."nın payları ile ilgili açılan davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili ve dahili davalı Hazine vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
    Dava, TMK"nin 713/2. fıkrasında yer alan; “...maliki tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan...” ve "...maliki yirmi yıl önce ölmüş..” bulunan hukuki sebeplere dayalı olarak TMK"nin 713/1 ve 2. fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
    Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 126 parsel ( dava dışı 127 parsel ile birlikte) kadastro çalışmaları sırasında Haziran 1281 tarih defter 30 Varak 84 nolu tapu kaydı ve gittileri uyarınca 14.07.1975 tarihinde davacılar ... oğlu ..., (Mütevaffa) ... Kızı ... ve davalı olarak gösterilen ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... kızı ..., ..."ın oğlu ..., Hanım kızı ... vd adına paylı mülkiyet şeklinde tespit görmüş, davacılar ... oğlu ... ve (Mütevaffa) ... Kızı ... tarafından Malatya Bölge Tapulama Müdürlüğüne yapılan itirazın komisyonca 14.01.1980 tarihinde reddi üzerine aynı kişiler tarafından tespite itiraz davacı açılmış olup Malatya Tapulama Mahkemesince 1980/63 Esas, 1981/303 Karar sayılı kararı ile davanın husumetten reddine karar verilmiştir. Kararının 15.06.1982 tarihinde kesinleşmesi üzerine taşınmaz tespit malikleri adına hükmen kayıt edilmiştir.
    ... oğlu ... ve ... Kızı ... vekili tarafından (13.07.1982 tarihinde), dava konusu 126 parsel sayılı taşınmazın 40 yılı aşkın bir süreden beri vekil edenleri tarafından zilyet olunmasına rağmen kadastro tespiti sırasında davalı gösterilen kişiler adına tespit ve tescil edildiği, yapılan tespitin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığı gerekçeleriyle tapu iptal ve tescil davası açılmıştır. Mahkemece, 1982/361 Esas ve 1988/1364 Karar sayılı ilk kararında davanın kabulüne karar verilmiştir. Dairemizce, 27.05.1991 tarihli ve 1990/13003 Esas, 1991/7484 Karar sayılı ilamı ile, tapu malikleri ..."ın oğlu ..., ... kızı ..., ... oğulları ... ve ... ile ... oğlu ..."in bilinen kişiler olduğu, buna rağmen bu kişilere veya ölmüş iseler mirasçılarına davanın yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamı üzerine Battalgazi Asliye Hukuk Mahkemesince 1993/143 Esas ve 2002/99 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne hükmedilmiş olup karar yalnızca dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dairece, 31.03.2005 tarihli ve 2005/1682 Esas, 2005/2555 Karar sayılı ilam ile “.... tapu kaydında malik olarak gözükenlerden ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... kızı ... ve ..."ın oğlu ... kim oldukları bilinmeyen kişiler olmayıp aksine kim oldukları bilinen, tanınan ve hatta duruşma oturumlarında ve talimatla alınan tanık ifadelerinden de anlaşılacağı üzere mirasçıları olan kişilerdir. Mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde tapu kayıt maliklerinden ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... kızı ... ve ..."ın oğlu ...’ın kesin olarak ölü olup olmadıkları, ölmüş iseler mirasçıları tek tek belirlenmeden ve belirlenecek bu mirasçılara dava yöneltilmeden eğer mirasçı bırakmadan ölmüş iseler TMK"nin 501. maddesi hükümleri uyarınca bu taktirde son mirasçısının Hazine olacağı düşünülmeden sadece ... oğlu ..., ... oğlu ... ve ... oğlu ... terekelerine kayyım tayin edilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Son bozma ilamı üzerine dava dosyası Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/443 Esas sayısına kayıt edilmiş ve taraflara verilen kesin süreye uyulmaması nedeniyle mahkemece, 22.06.2006 tarihli ve 2006/314 Karar sayılı kararı ile davanın usulden reddine hükmedilmiştir. Bu şekilde ... oğlu ..., ... oğlu, ... oğlu ..., ... kızı ... ve ..."ın oğlu ... dışında kalan (ve Abdulvahap Kızı Hatice Alpaslan ve devamı adına kayıtlı paylar hakkındaki) kabul kararının kesinleştiği görülmektedir.
    1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2. Dahili davalı Hazine vekilinin itirazlarının incelenmesine gelince,
    Mahkemece, her iki hukuki sebep bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, ölüm ve maliki tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan hukuki sebepleri yönünden davanın mevcut delillerle kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
    Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanun"un açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK"nin 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir.
    Kanun"un açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK"nin 10.04.1991 tarihli ve 1991/8-51 Esas, 194 Karar - 15.04.2011 tarihli ve 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.
    Somut olaya gelince; sayılı taşınmaza ait kadastro tutanağı ve tapu kayıtları ile dosya kapsamına göre tapu malikleri ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... kızı ... ve ..."ın oğlu ...’ın tanınan ve bilinen kişi oldukları sabittir. Bu bakımdan yerel mahkemenin malikin tapu kütüğünden kim olduğunun anlaşılamaması hukuki sebebi bakımından tapu malikleri ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ... ve ... kızı ... payları hakkında davanın reddi yönündeki görüş ve gerekçesi yerinde bulunmakla birlikte “..."ın oğlu ...” yönünden de davanın reddine kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde kararı verilmesi doğru değildir.
    Davacılar vekilinin, dayandığı ikinci hukuki sebep olan maliki yirmi yıl önce ölmüş hukuki sebebine gelince, tapu iptali ve tescil davalarında dava kural olarak kayıt malikine, kayıt maliki ölü ise mirasçılarına yöneltilerek açılır. Somut olayda, tapuda kayıt maliki görünen (ve hakkında kabul kararı verilen) “..."ın oğlu ...” ait olduğu ifade edilen (hasımsız) mirasçılık belgeleri ile yetinilerek sonuca gidildiği, kayıt malikine ait hasımlı veraset belgesi temin edilmediği belirlenmiştir.
    Ayrıca, kural olarak TMK"nin 713/2. maddesine dayalı olarak açılan davalarda kayyımın yeri bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, kayıt malikine kayyım tayin edilerek bu tür davaların yürütülmesi mümkün değildir. Kayıt malikinin mirasçılarının bilinmesi halinde davaya dahil edilerek mirasçılar aleyhine yargılamaya devam edilmesi, aksi halde gerek tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olması ve gerekse TMK"nin 501. maddesi hükmü uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazine aleyhine yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gereklidir.
    Bu nedenlerle, öncelikle ..."ın oğlu ...’ın hasımlı veraset belgesinin (hasım Hazine olacak) alınması için davacı taraflara süre ve imkan tanınması, malikin veraset belgesi alındığında ve mirasçılarının da olduğu anlaşıldığı takdirde davanın mirasçılarına yöneltilmesi, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması, hiç mirasçı bırakmadan ölmüş ise bu durumda TMK"nin 501. maddesinin göz önünde tutulması gerekmektedir.
    O halde, Mahkemece kayıt maliki ..."ın oğlu ...’a ait hasımlı veraset belgesi alınmadan buna bağlı olarak taraf teşkili sağlanmadan, işin esasına girilerek ölüm sebebi yönünde de davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulur. Açıklanan bu sebeplerle, anılan hükmün bozulması gerekmiştir.
    Kabule göre de, ... ve arkadaşlarına yönelik önceki dava dosyası ile verilen hükmün kesinleşmiş olmasına rağmen haklarında yeniden karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Dahili davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yukarıda (2) nolu bentte açıklanan sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan sebeplerle reddine, bozma nedenine göre dahili davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 03.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi