8. Hukuk Dairesi 2012/1257 E. , 2012/7307 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Midyat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.11.2011 gün ve 874/809 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; 275 ada 46 parselin kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, aslında taşınmazın otuz yıldan beri vekil edeninin kullanımında olduğunu açıklayarak tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davacının taşınmaz üzerinde zilyetliğinin söz konusu olmadığını dava konusu yerin taşlık ve kayalık bir yapıda olduğunu, kıraç arazi niteliğinde bulunduğunu açılayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; “teknik bilirkişinin raporunda A harfi ile işaretlenen yerin özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğunu, tarım arazisi olarak kullanıldığını, toprak yapısı killi, tınlı olup, tarla olarak tasarruf edildiğini bu durumun hava fotoğraflarından da anlaşıldığını, Hazine, orman ve üçüncü kişilerle bir ilgisinin bulunmadığını gerekçe göstermek suretiyle 275 ada 46 sayılı parselin tapu kaydının krokide A harfi ile gösterilen 5057,37 m2 yüzölçümlü alan bakımından iptaliyle bu kısmın davacı adına, kalan kısmın ise, Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi” üzerine hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Uyuşmazlık konusu 275 ada 46 sayılı parsel 21.4.1999 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında hali arazi niteliğiyle belgesizden Hazine adına tespit edilmiş, kadastro tutanağının 27.2.2001 tarihinde kesinleşmesiyle tapu kaydı oluşmuştur. Yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar her ne kadar dava konusu taşınmazın davacının babasından kendisine intikal ettiğini tarım arazisi olarak kullanıldığını kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleştiğini açıklamış iseler de; esasen dava konusu yerin hali arazi niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiş bulunması, Hazinenin savunmasındaki taşlık ve kayalık niteliğinde bulunduğu yönündeki belirlemesi, uzman bilirkişilerin raporundaki bilgiler ve dosya kapsamındaki diğer bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde dava konusu yerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde imar ve ihya için aranan tüm olumlu ve olumsuz koşulların mahkemece belirlenip saptanması ve olguların davacı yararına gerçekleştiğinin belirlenmesi halinde imar ve ihyaya muhtaç bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesi mümkün olur.
Keşifte dinlenen ve dosyaya rapor sunan uzman bilirkişiler Yard. Doç. Dr. Ahmet Almaca ve aynı ünvana sahip ...’in raporlarına göre, dava konusu yerde 1999 yılından beri imar ve ihya çalışmalarının tamamlandığı ve bu haliyle tarım arazisi niteliğini kazandığı anlaşılmaktadır. İmar ve ihyaya muhtaç bir yerin kural olarak kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilebilmesi için imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten, davanın açıldığı tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolmuş olması gerekir. Az öncede açıklandığı üzere uzman bilirkişilerin raporuna göre kabulüne karar verilen taşınmaz bölümleri ile ilgili imar ve ihya çalışmaları 1999 yılında tamamlanmış olup davanın açıldığı 12.10.2010 tarihine kadar kazanmayı sağlayan 20 yıllık zilyetlik süresi henüz dolmamıştır. Davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ile örtüşmeyen bir gerekçeyle krokide A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle kabul edilen ve krokide A harfi ile gösterilen bölüm bakımından HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 10.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.