8. Hukuk Dairesi 2012/7058 E. , 2012/7313 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının reddine dair Konya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 27.03.2012 gün ve 1267/448 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde; 146 ada 5 ve 8 sayılı parsellerin güneyinde boşluk ve tescil harici bırakılan yaklaşık 600 m2’lik yerin 200 seneyi aşkın bir zamandan beri maliki olduğunu, zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu açıklayarak adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili 14.02.2010 tarihli cevap dilekçesinde; taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu açıklayarak davacının davasının reddine, dava konusu yerin Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı ... Köyü Tüzel Kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi gereğince hak düşürücü süre nedeniyle davacının davasının reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan kadastro çalışmaları sırasında bitişikte bulunan 146 ada 5 ve 8 sayılı parsellerin kadastro tespit tarihlerine göre tescili istenen yerin 10.11.1997 tarihinde paftasında yol olarak gösterildiği ve orijinal paftada "yol" ibaresinin yer aldığı anlaşılmıştır.
Kural olarak, kadastro tespiti sırasında tespit harici bırakılan ya da paftasında yol olarak gösterilen yerler hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinin uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin buna yönelik gerekçesi doğrudeğildir. Anılan Kanunun 12/3. fıkrasında aynen; “Tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” denilmiştir. Görüldüğü gibi 12/3. maddesinin uygulanabilmesi için taşınmaz hakkında kadastro tutanağının düzenlenmiş olması, tutanağın kesinleşmiş bulunması ve sicilin oluşması ondan sonra kesinleşmeden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde hak sahibinin kadastrodan önceki sebeplere dayanılarak iptal ve tescil davası açması halinde uygulanabilmektir.
Somut olayda ise, dava konusu ve tescili istenen taşınmaz bölümü 10.11.1997 tarihinde paftasında yol olarak gösterilmiştir. Bu nedenle anılan maddenin uygulama olanağı bulunmamaktadır. Yine kural olarak Daire ve uygulaması gereğince kadastro tespiti sırasında tespit harici bırakılan ya da paftasında yol olarak gösterilen yerler bakımından hak sahipleri tespit dışı bırakma ya da gösterme tarihinden itibaren makul sayılabilecek 2 yıllık süre içerisinde tescil davası açtıkları taktirde kadastrodan önceki zilyetliğin bu süreye eklenmesi suretiyle davanın yürütülmesi mümkündür. İlke olarak kadastro tespitiyle kadastrodan önceki zilyetlik kesintiye uğrar ve kadastrodan sonra başlayacak zilyetlik süresine eklenmez. Dava konusu yer 10.11.1997 tarihinde paftasında yol olarak gösterilmiş, Daire uygulamasına göre 2 yıllık makul süre aşıldıktan sonra 10.08.2010 tarihinde eldeki dava açılmıştır.
Bu durum karşısında dava konusu yerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesi için paftasında yol olarak gösterildiği 10.11.1997 tarihinden itibaren 20 yıl süreyle aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla hak sahibi tarafından kullanılmış olması zorunludur. Paftasında yol olarak gösterildiği tarihten davanın açıklandığı tarihe kadar davacının kazanmayı sağlayan 20 yıllık süresi henüz dolmamıştır. Davanın bu sebeple reddine karar verilmesi gerekirken, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de, dava redle sonuçlanmış olup hüküm sonucu itibariyle doğru bulunduğundan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ONANMASINA, HUMK.nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve aşağıda dökümü yazılı 21,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 10.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.