8. Hukuk Dairesi 2016/17397 E. , 2019/10883 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkili şirkete ait menkullerin haciz edildiğini, haciz işleminin hukuka aykırı ve kötü niyetli yapıldığını, mahcuzun takip borçlusu firma ile bir ilgisinin bulunmadığını, haciz mahallinde borçluya ait belge bulunmadığını ileri sürerek, istihkak iddiasının kabulüyle haczin kaldırılmasına, % 15 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı ile borçlu şirketin aynı ilçede ve iş kolunda faaliyet gösterdiğini, davacı şirketin kurucu ortaklarından ..."ın borçlu şirketin de kurucu ortağı olup 03/05/2012-04/09/2012 tarihleri arasında aynı anda her iki şirketinde ortağı olduğunun ispatlandığını, borçlu şirket ile davacı şirket arasında organik bağ mevcut olup, alacaklıyı zarara uğratmak kastı ile hareket ettiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, her ne kadar her iki şirketin de kurucu ortağı olan ... borcun doğumundan önce davacı şirketten ayrılmış görünse de, davacı ve borçlu şirketin aynı iş kolunda aynı şehirde faaliyet gösterdiği, unvanlarının benzer olduğu, kurucu ortağın her iki şirkette aynı olduğu, delil olarak sunulan defterlerde eksikler olduğu, hacizli malların envanter defterlerinin boş olması nedeniyle aidiyetinin tespit edilemeyeceği, faturaların sonradan düzenlenebileceği, mahcuzların defterdeki kayıtlarının ve faturalardaki bilgilerin tam olarak örtüşmediği, bu haliyle iki şirket arasında organik bağ olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı üçüncü kişi vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre; dava konusu 27.08.2013 tarihli haczin üçüncü kişi şirketin sicil adresinde yapıldığı, borçlu şirketin ticaret sicil kayıtlarında yer alan adresinin farklı olduğu, borçlu şirket adına çıkartılan ödeme emrinin Tebligat Kanunu"nun 35. maddesi uyarınca sicil adresinde tebliğ edildiği, yine haciz esnasında borçlu şirket yetkilileri hazır olmadıkları gibi borçlu şirketin haciz adresinde faaliyette bulunduğuna dair bir delil elde edilemediği anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, İİK"nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi üçüncü kişi yararına olup, ispat yükü altında olan alacaklının muvazaa iddiasını kanıtlamaya yönelik sicil kaydı ve icra dosyası haricinde delil sunmamıştır. Davalı alacaklı muvazaa iddiasını borçlu ve üçüncü kişi şirketlerin benzer isimler altında aynı işkolunda faaliyet gösteriyor olmalarına ve ..."ın 3.5.2012 ve 4.9.2012 tarihleri arasında her iki şirkette de ortak olmasına dayandırmış ise de; borçlu şirket 03.05.2012 tarihinde kurulmuş, kurucu ortak ... borçlu şirketten 17.06.2013 tarihinde, üçüncü kişi şirketten ise 04.09.2012"de ayrılmıştır. Borçlu şirket üçüncü kişi şirketten sonra kurulmuş olup her iki şirketin tek müşterek ortağı kurucu ortak ... borcun doğmundan önce, her iki şirketten ayrılmış olduğundan, ispat yükü altında olan davalı alacaklı tarafından karinenin aksini kanıtlamaya elverişli deliller sunulmadığından davanın kabulü gerekirken, reddine karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.
2. Bozma neden ve şekline göre davacı üçüncü kişinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesi gerekli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK"nin 366. ve HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
03.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.