21. Hukuk Dairesi 2018/4683 E. , 2019/3152 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Asıl ve Birleşen davaların davacısı, maluliyet oranının tespitiyle maluliyet aylığı ve yaşlılık aylığı arasındaki ücret farkının tahsiline, dava tarihinden itibaren maluliyet aylığı bağlanmasına, meslek hastalığı nedeniyle manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan ... Makinaları Sanayii A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, temyiz edenin sıfatına ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı ...Ş. vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının meslek hastalığı nedeniyle sürekli iş göremezlik oranının tespiti, ücret farkı alacağı, maluliyet aylığı bağlanması, meslek hastalığı nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davacıların müteveffa davacı ..."in maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin davaları hakkında dava konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına, davacıların murisleri ... için dava tarihinden itibaren maluliyet oranına göre aylık ödenmesi ve emekli olduğu günden bu yana malul kaldığı tüm ücretlerin ödenmesine yönelik davalarının ayrı ayrı reddine, davacı eş yararına 15.000,00 TL davacı çocuklar yararına ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi tazminatların davalı işverenden tahsili ile davacılara ödenmesine, Birleşen dosyada davacı çocukların maddi tazminat istemlerinin reddine, davacı eş lehine ise 15.414,33-TL maddi tazminatın 03/09/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından Mahkemece verilen 17/06/2014 tarihli bir önceki kararın Dairemizin 26/05/2015 tarih 2015/1425 Esas, 2015/11991 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu,Yerel Mahkemece bozmaya uyularak yargılama yapıldığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.3.2002 gün ve 1/119-135 sayılı kararında da belirtildiği üzere; bozma kararına uyması ile Mahkemenin bozma kararı doğrultusunda işlem yapma yükümlüğü doğar. Bu ilke Usul Kanunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeni ile ilgilidir. Yargıtayın bozma kararına uymuş olan Mahkemenin, bozma gereğince değerlendirme yaparak yeni hükmünü tesis etme zorunluluğu vardır.
Bu açıklamalardan olarak yerel mahkemece uyulmasına karar verilen dairemizin bozma kararı doğrultusunda, davacıların talebini aşmamak koşuluyla, müteveffa sigortalının meslek hastalığının anlaşıldığı tarihten, (gerçek durum belli iken varsayıma dayalı hesap yapılamayacağı gözetilerek) vefat ettiği tarihe kadar % 76 oranında sürekli iş göremezlik oranı üzerinden maddi zararı hesaplatmak ve Kurumca müteveffa sigortalıya yapılan fiili ödemelerin araştırılarak, davalı işverenin kusuruna isabet eden rücuya tabi kısımını maddi zarar miktarından indirerek bir karar vermek gerekirken, mahkemece bakiye ömür tablosuna göre belirlenen muhtemel ömür sonuna kadar yapılan ve fiili ödemenin rücuya kabil kısmını tenzil etmeyen hesap bilirkişi raporuna itibarla karar verilmesi hatalı olmuştur.
3- Öte yandan birleşen davada mirasçıların sigortalı ...’in meslek hastalığından maluliyete uğraması nedeniyle sağlığında yoksun kaldığı çalışma gücü kaybından kaynaklı maddi tazminat isteminde bulundukları anlaşılmaktadır. O halde maddi tazminatın sigortalı lehine takdir edilmesi ancak sigortalının vefat ettiği de dikkate alınarak, hükmedilen maddi tazminatın mirasçıların miras payları oranında davacılara aidiyetine karar verilmesi gerekirken, maddi tazminat isteminin sigortalının mirasçılarından sadece eş lehine takdiri de hatalı olmuştur.
4- Somut olayda “usuli kazanılmış hak” kavramı üzerinde durulması faydalı olacaktır. Usuli kazanılmış hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece verilen 17/06/2014 tarihli ilk kararda hükmedilen manevi tazminat miktarları yönünden bozma kararında bir tespite yer verilmemiş olduğu dikkate alınarak bu tazminat alacağının bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece bozmadan sonra yapılacak yargılamada manevi tazminata ilişkin bir önceki kararın kesinleştiği dikkate alınarak bu istem hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek ve bu hükmün ferisi niteliğindeki vekalet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulmaması gerekirken, usuli kazanılmış hak ihlali olacak şekilde manevi tazminat hakkında yeniden karar verilmesi ve vekalet ücreti belirlenmesi de hatalı olmuştur.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 29.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.