20. Hukuk Dairesi 2014/1588 E. , 2014/3700 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ... Köyü (Mahallesi), Karabahadır Mevkiinde bulunan, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği, yaklaşık 16.442 m2 ve 15.472 m2 yüzölçümünde ve tarla niteliğindeki iki parça taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, imar ve ihya ederek 1970 yılından itibaren malik sıfatı ile kullanıldığını, 6 yıl kadar önce tarlaya zeytin ağaçları dikerek zeytinlik haline getirdiğini, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu ileri sürerek, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince adına tescilini talep ve dava etmiştir. Yargılanmanın devamı sırasında, dava edilen yerler hakkında davalı Hazine tarafından 1715 ve 1716 parsel numarası verilerek idarî yoldan tapu kaydı oluşturulduğu görülmüştür.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile; ... Köyü 1715 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile zeytinlik ve tarla niteliği ile davacı adına tapuya tesciline, 1716 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişilerinin 06/12/2007 tarihli rapor ve krokilerinde (A) harfi ile gösterilen 8.722,82 m2 yüzölçümündeki bölümünün tapu kaydının iptali ile tarla ve zeytinlik niteliği ile davacı adına tapuya tesciline, (B) harfi ile gösterilen 7.719,63 m2 yüzölçümündeki bölümünün orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; Hazine vekilince temyiz edilmekle, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09/06/2009 tarih ve 2009/1105 - 9551 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; mahkemece karara dayanak alınan uzman orman bilirkişi raporunda, davaya konu taşınmazların 18/03/1993 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırı dışında kaldığının belirtildiği, 1956 tarihli memleket haritasında 1715 parsel no ile gösterilen 15.472,01 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ile 1716 parsel sayılı taşınmazın (A) ile gösterilen bölümlerinin tamamına yakınının açık alanda görünen orman sayılmayan yerlerden olduğu, 1716 parsel sayılı taşınmazın (B) ile gösterilen bölümünün ise % 20 eğimli çalılık alanda görünen orman sayılan yerlerden olduğunun belirtilmiş olduğu, bu nedenle; mahkemece çekişmeli taşınmazların öncesinin orman niteliğinin ve hukuki durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için mahkemece bir jeolog, bir orman ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılarak çekişmeli taşınmazın 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar - ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların oluştuğunun, taşınmazların niteliğinin, konumlarının ve kullanım durumlarının anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14.02.2013 tarih ve 2012/11335 - 2013/1301 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, Dairenin bozma kararı yanlış değerlendirilerek açılan tescil davasının tümden reddine karar verilmişse de, mahkemenin bu değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki, çekişmeli taşınmazların bitişiğinde bulunan 344 parsel sayılı taşınmazın 1958 yılında yapılan kadastro sırasında tarla niteliğiyle tesbitinin yapıldığı dava konusu edilen bölümler hakkında ise kadastro tutanağı düzenlenmeyip taşlık ve çalılık olarak tapulama dışı bırakıldığı, çekişmeli taşınmazların tamamının 1993 yılında kesinleşen orman kadastro sınırı dışında bırakıldığı gibi, en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında da orman sayılmayan yerlerden olduğu, idarî yoldan daha sonra tapu kaydı oluşturalan 1715 parselin tamamı ile 1716 parselin fen bilirkişinin 15/12/2011 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterilen 8722,82 m2"lik bölümünün eğiminin %12"den az olup imar ve ihyalarının tamamlandığı, zilyetlik süre ve koşullarının davacı yararına oluştuğu anlaşıldığına göre, 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi gereğince orman sayılmayan bu bölümlere yönelik gerçek kişinin davasının kabulüne karar verilmesi”ne değinilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra 1715 parselin tamamı ile 1716 parselin fen bilirkişinin 15/12/2011 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterilen 8722,82 m2"lik bölümü yönünden davanın kabulüne 1715 sayılı parselin tamamının ve 1716 sayılı parselin krokide (A) harfi ile gösterilen bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, zilyetliğe dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazların tescili istemine ilişkin iken dava devam ederken idari yoldan tapu kaydı oluştuğundan tapu kayıtlarının iptali ve tescil davasına dönüşmüştür.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde dava tarihinden önce 18/03/1993 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 27/03/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.