Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2013/6942
Karar No: 2013/6942
Karar Tarihi: 2/12/2015

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BARAN DOĞUKAN SÜLEYMANOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6942)

 

Karar Tarihi: 2/12/2015

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Aydın ŞİMŞEK

Başvurucu

:

Baran Doğukan SÜLEYMANOĞLU

Vekili

:

Av. Burcu ÖZTÜRK DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı hâlde basmakalıp gerekçelerle tutukluluğunun devam ettirilmesi ve tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi ile görgü tanıkları dinlenilmeden ve olay yerinde keşif yapılmadan delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucunda hüküm kurulması nedenleriyle Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/9/2013 tarihinde Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/12/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 26/03/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Bakanlık tarafından 9/4/2013 tarihinde, başvurucunun şikâyetlerine benzer şikâyetlere ilişkin daha önceden yapılan başka başvurularda, incelemede göz önüne alınacak kriterlere ilişkin görüş bildirildiğinden bu başvuru yönünden görüş sunulmasına gerek duyulmadığı belirtmiştir.

6. Yapılan incelemede 2015/2029 numaralı başvurunun konu bakımından aynı nitelikte olması nedeniyle 2013/6942 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mülga 250. maddesi ile görevli bölümü) 2008/2994 Soruşturma sayılı dosyası ile yürütülen soruşturma kapsamında 1/9/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/9/2009 tarihli ve 2009/103 sorgu sayılı kararıyla “suç örgütüne üye olma, tefecilik, birden çok kez adam öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet” suçlarından tutuklanmıştır.

9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 24/11/2009 tarihli ve E.2009/1126 sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında “silahlı suç örgütüne üye olma, adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs, yağmaya teşebbüs, tefecilik ve 6136 sayılı Yasa’ya muhalefet” suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.

10. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) 15/3/2013 tarihli ve E.2013/319, K.2013/51 sayılı kararı ile başvurucunun “suç örgütüne üye olma, adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs, yağmaya teşebbüs, tefecilik ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet” suçlarından toplamda yaklaşık 66 yıl 55 ay 15 gün hapis ve 25.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve başvurucunun “tutuklulukta geçen süreleri, verilen ceza miktarları ve haklarında mahkûmiyet konu suçların CMK 100/3 maddesinde belirtilen suçlardan olması da dikkate alınarak” tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.

11. Anılan karar başvurucuya duruşmada tefhim edilmiştir.

12. Başvurucu, hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına karşı itiraz yoluna başvurmadığını bildirmiştir.

13. Başvurucu, mahkûmiyet kararını temyiz etmiş olup Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17/11/2014 tarihli ve E.2014/4982, K.2014/5266 sayılı ilamı ile eksikliklerin giderilmesi amacıyla dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir.

14. 21/02/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un mülga 250. maddesi ile görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine dosya Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/459 sayısına aktarılmıştır.

15. Başvurucu, 16/12/2014 tarihinde Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesine başvurarak tahliye talebinde bulunmuş ancak Mahkemenin 24/12/2014 tarihli ve E.2009/459, K.2013/426 sayılı kararı ile başvurucunun talebi reddedilmiştir.

16. Başvurucu 31/12/2014 tarihinde karara itiraz etmiş, Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/1/2014(5) tarihli ve 2015/7 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

17. Başvurucu anılan kararı 16/1/2015 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.

18. Başvurucu; 2013/6942 numaralı bireysel başvurusunu 6/9/2013 tarihinde, 2015/2029 numaralı bireysel başvurusunu ise 3/2/2015 tarihinde yapmıştır.

19. Dava dosyası, İlk Derece Mahkemesince Yargıtay 1. Ceza Dairesi kararında belirtilen eksiklikler tamamlandıktan sonra 10/2/2015 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş olup inceleme tarihi itibarıyla temyiz aşamasındadır.

B. İlgili Hukuk

20. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten öldürme” kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:

“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”

21. 5237 sayılı Kanun’un “Nitelikli yağma” kenar başlıklı 149. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Yağma suçunun;

 ...

 c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

 d) (Değişik: 18/6/2014-6545/64 md.) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,

 ...

 f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

 g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,

 ...

 İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

22. 5237 sayılı Kanun’un “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” kenar başlıklı 220. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.”

23. 5237 sayılı Kanun’un “Tefecilik” kenar başlıklı 241. maddesi şöyledir:

“Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

24. 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”

25. 5271 sayılı Kanun’un “Tutuklama nedenleri” kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

 (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

 a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

 b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

 1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

 2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

 Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

 a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

...

7. (Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),

...

9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

...”

26. 5271 sayılı Kanun’un “Tutuklama kararı” kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re"sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 2/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 6/9/2013 tarihli ve 2013/6942 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

28. Başvurucu; olaya ilişkin görgü tanıkları dinlenilmeden ve olay yerinde keşif yapılmadan delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucunda hüküm kurulduğunu, mahkemenin tarafsızlığına gölge düştüğünü, kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı hâlde tutukluluk hâlinin basmakalıp gerekçelerle devam ettirildiğini, itiraz incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün kendisine bildirilmediğini belirterek etkili başvuru, adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve hak ihlali tespiti ile birlikte tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun, kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı hâlde tutukluluk hâlinin basmakalıp gerekçelerle devam ettirildiği ve itiraz incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün kendisine bildirilmediği iddialarının Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı; görgü tanıkları dinlenilmeden ve olay yerinde keşif yapılmadan delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucunda hüküm kurulduğu iddiasının ise Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında adil yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir.

1. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı Yönünden

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir...”

31. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) “Başvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“(1) Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

32. Bireysel başvuruların; 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.

33. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmüş olması hâlinde bu yolun tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği belirtilmekle beraber başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi hususunda başvurucunun nihai karardan yeterince bilgi sahibi olması şartı aranacaktır. Bu noktada, nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hâllerde tebliğ tarihinin, tebliğ şartı öngörülmeyen hâllerde ise başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 21).

34. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).

35. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

36. Kişi, serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma hâlini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir (Mehmet İlker Başbuğ, B. No: 2014/912, 6/3/2014, § 49).

37. “Bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı; başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).

38. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda tutukluluk süresinin kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun, ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra veya serbest bırakılmadan itibaren başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).

39. Somut olayda başvurucu, isnat edilen suçlar nedeniyle 1/9/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 4/9/2009 tarihinde tutuklanmıştır. Tutuklu olarak devam eden yargılamada mahkûmiyet kararının açıklandığı 15/3/2013 tarihinde, başvurucunun tutukluluk hâli bu anlamda sona ermiştir.

40. Buna göre başvurucunun 1/9/2009 tarihinden 15/3/2013 tarihine kadar “bir suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, bu tarihten sonraki özgürlükten yoksun bırakmanın ise “mahkûmiyet sonrası tutma” kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.

41. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17/11/2014 tarihli kararıyla dava dosyası “yüklenen tefecilik suçundan zarar görmesi nedeniyle davaya katılma ve duruşmalardan haberdar edilme hakkı bulunan ancak duruşmaya çağrılmayan Maliye Hazinesinin 5271 sayılı CMK"nun 260. maddesi uyarınca hükmü temyize yetkisi bulunduğundan, Maliye Hazinesine 15.03.2013 tarihli kararın tebliği ile tebligatı gösteren belge ve verilirse temyiz dilekçesi ile bu durumda düzenlenecek ek tebliğnameyle birlikte Dairemize iadesi için, dosyanın incelenmeksizin mahkemesine gönderilmek üzere” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiştir. Bu nedenle esası incelenmeyen ve mahkûmiyetle ilgili bir karar verilmeyen dava kapsamındaki eksiklik incelemesinin giderilmesi amacıyla dosya, Mahkemesine iade edilmiş olup sonrasında Mahkemesince 10/2/2015 tarihinde eksikliklerin tamamlanmasıyla yeniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

42. Mahkûmiyet sonrasında sanığın tekrar “bir suç isnadına bağlı” olarak özgürlüğünden yoksun bırakıldığını kabul etmek için diğer bir ifadeyle sanığın ilk derece yargılamasında yeniden “tutuklu” statüsünde olduğunu söyleyebilmek için temyiz incelemesi sonunda mahkûmiyet kararının bozulması ve davayla ilgili yeni bir hüküm verilmesi amacıyla ilk derece mahkemesinde yargılama yapılması gerekir. Yargıtay Dairesince temyiz sürecinde hükümle ilgili bir karar verilmeden tespit edilen eksikliğin giderilmesi amacıyla dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi, sanığın özgürlüğünden yoksun bırakılmasını yeniden “bir suç isnadına bağlı” hâle getirmez (Ali Kederli, B. No: 2014/16355, 30/12/2014, § 30).

43. Tespit edilen eksikliğin giderilmesi amacıyla dava dosyası Mahkemesine gönderildiği için mahkûmiyet kararı ortadan kalkmadığı gibi İlk Derece Mahkemesinde bu nedenle davayla ilgili yargısal nitelikte bir faaliyet de yapılmamıştır. Bu süreçten sonra başvurucu ve diğer sanıklar hakkında verilmiş olan ve hukuki varlığını koruyan 15/3/2013 tarihli hükmün temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya yeniden temyiz merciine gönderilmiştir.

44. Bu kapsamda başvurucunun tahliye talebinin reddine ilişkin Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/12/2014 tarihli kararının ve yapılan itirazın reddine ilişkin Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/1/2015 tarihli kararının “mahkûmiyete bağlı tutma” üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.

45. Bu belirlemeler karşısında “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun, İlk Derece Mahkemesince hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ve kararın verildiği tarihten itibaren itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde yapılması gerekmektedir. Somut olayda başvurucu tarafından İlk Derece Mahkemesince hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmediğinden başvurunun İlk Derece Mahkemesinin nihai kararını verdiği 15/3/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 6/9/2013 ve 3/2/2015 tarihlerinde yapılan bireysel başvurularda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

46. Açıklanan nedenlerle kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

 2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden

47. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

48. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

“... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

49. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

50. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

51. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

52. Somut olayda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/3/2013 tarihli ve E.2013/319, K.2013/51 sayılı kararı ile başvurucunun atılı suçlardan mahkûmiyetine ve hükümle birlikte tutukluluğunun devamına karar verilmiş ve karar başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.

53. Başvurucunun, görgü tanıkları dinlenilmeden ve olay yerinde keşif yapılmadan delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucunda hüküm kurulduğu şikâyetlerini temyiz incelemesinde ileri sürebilme ve ileri sürülmüş ise bu şikâyetlerin temyiz aşamasında incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından temyiz süreçlerinin sonucu beklenmeden adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerinin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.

54. Açıklanan nedenlerle Derece Mahkemeleri önünde usulüne uygun olarak açılmış ve devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına

2/12/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi