3. Hukuk Dairesi 2020/9493 E. , 2021/9659 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasında verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında verdiği kararın, süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ..."in vekili davadışı ... tarafından kendisine ... .... Noterliğinin 13/06/2006 gün ve .... yevmiye numaralı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile Antalya ili, ... ilçesi, ... köyü, ... mevkii, ... parsel sayılı, 2428,91 m2 yüzölçümündeki, 1/50 arsa paylı, 11. Blok zemin +1 kattaki dubleks meskenin satışı vaadinde bulunulduğunu, bedelini ödediğini, taşınmazın kendisine tesliminden yaklaşık 1,5 yıl sonra 24/12/2007 tarihinde davalının anılan taşınmazı 3. bir şahsa sattığını belirterek, usulüne uygun olarak düzenlenmiş taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının kalmaması nedeniyle oluşan güncel zararının tazmine ilişkin fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazın güncel değerinin tespiti ile şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 27/09/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 203.534,00 TL’ye , aynı gün verdiği ikinci ıslah dilekçesi ile de 235.000,00TL’ye çıkartmıştır.
Davalı, davacı yanca taşınmaz satış vaadine dayalı tazminat istemine ilişkin açılan davanın zamanaşımına uğradığını, davaya konu taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin resmi senetle yapıldığını ve bütün işlemlerin hukuka uygun olduğunu, anılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı gün taşınmazın davacı yana teslim edilmiş olduğunu, satış vaadi sözleşmesi geçerli olmakla birlikte buna bağlı borcun kendisi tarafından ifa edilmiş olduğunu, sorumluluğunu gerektirir herhangi bir kusurunun bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; "Davalının 24/12/2007 tarihinde 21925 yevmiye numarası ile anılan taşınmazı 3. şahsa sattığı anlaşılmakla, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerli olması için vaat borçlusunun taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapıldığı tarihte taşınmazın maliki olması gerekmez. Bu durumda vaat alacaklısı dosyamız davacısı tazminat talep etmekte haklı olup, yapılan keşif ve neticesinde alınan denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda; davasının kabulüne, dava konusu bağımsız bölümün keşif tarihi itibari ile değeri olan 235.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine," karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; Davacı ile davalının vekili ... arasında düzenlenen 13/06/2006 tarihli satış vaadi sözleşmesi noter tarafından kanuni geçerlilik şartlarına uygun olarak düzenlenmiş geçerli bir sözleşme olduğundan, davacı sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarihteki bedeli isteme hak ve yetkisine sahiptir. Eldeki dava konusu olayda akdin ifasının imkansız hale geldiği tarih, taşınmazın dava dışı üçüncü kişiye satıldığı tarih olan 24/12/2007 olup, bilirkişi heyeti tarafından dava konusu taşınmazın 24/12/2007 tarihi itibariyle değerinin 106.314,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Kabule göre de; davacı dava dilekçesinde açıkça belirsiz alacak davası açtığını belirtmeden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle kısmi olarak bildirdiği 1.000,00 TL"nin tahsilini talep etmiştir. Sonrasında da tam ıslah yapılarak usulüne uygun bir şekilde dava belirsiz alacak davasına dönüştürülmemiştir. Dava kısmi dava olarak açılmış olup, yargılama sırasında davacı vekili 27/09/2018 tarihinde UYAP sisteminden yaklaşık iki saat ara iki ayrı dilekçe sunmuş, birinci dilekçe ile 1.000,00 TL olan talebini 202.534,00 TL artırarak 203.534,00 TL üzerinden davanın kabulünü istemiş, ikinci dilekçe ile de talebini 235.000,00 TL"ye yükseltmiştir. Yukarıda belirtildiği gibi dava kısmi dava olduğundan davacı vekilinin 27/09/2018 tarihinde yaptığı talep artırımları klasik anlamda ıslahtır. HMK"nun 176/2 maddesine göre aynı davada ancak bir kez ıslah yapılabilir. Bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler karşısında davacının 27/09/2018 tarihli ikinci ıslah işlemi, ikinci kez ıslah yapılamayacağından hükümsüzdür. Yapılacak yargılama sonucunda ikinci ıslaha değer verilmeden hüküm kurulması gerekirken, mahkemece ikinci ıslah dilekçesi doğrultusunda 235.000,00 TL"nin hüküm altına alınmasının da usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, HMK"nun 353/1.b.2 maddesi uyarınca ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/07/2019 tarihli ve 2016/1032 Esas, 2019/463 Karar sayılı kararının düzeltilerek, esas hakkında yeniden karar verilmesine, davanın kısmen kabulü ile, 106.314,00 TL"nin 1.000,00 TL"sinin dava tarihi olan 23/12/2016 tarihinden itibaren, bakiye 105.314,00 TL"sinin ise ıslah tarihi olan 27/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, usulüne uygun olarak düzenlenmiş gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının kalmaması nedeniyle davacının oluşan güncel zararının tazminine ilişkindir.
Yargılama sırasında 20/12/2017 tarihli keşif neticesi alınan bilirkişi raporunda, taşınmazın kapalı olduğu görülmüş olmakla birlikte, dava konusu taşınmazın zilyetlik durumu hakkında araştırma yapılmadan emsal olarak aynı nitelik ve özellikteki meskende incelemelerin yapıldığı görülmüştür.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir. Taraflar arasında noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan sözleşme olduğundan 6098 sayılı TBK."nın 146.maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Ayrıca, zamanaşımı borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlar. Bundan ayrı olarak, zilyetlik devam ettiği sürece zamanaşımı süresinin işlemeyeceği açıktır. Satışa konu taşınmazın zilyetliği alıcıya devredilmiş ise zamanaşımı işlemez.
Somut olayda, her iki tarafın da kabulünde olduğu üzere dava konusu taşınmazın zilyetliği satış vaadi sözleşmesi ile birlikte davacıya devredilmiştir. Ancak mahkemece, akdin ifasının imkansız hale geldiği tarih yani taşınmazın dava dışı üçüncü kişiye satıldığı tarih olan 24/12/2007 tarihi itibariyle davacının dava konusu taşınmaz üzerinde zilyetliğinin devam edip etmediği, etmiyorsa ne zaman sonlandırıldığı yönünde yapılan bir araştırma bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; mahkemece davacının dava konusu taşınmaza zilyetlik durumu araştırılarak, ıslah edilen alacak tutarının ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğrayıp uğramadığı tespit edilip, sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun 371. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, 06/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.