3. Hukuk Dairesi 2016/5625 E. , 2017/17158 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; tarafların 19.06.2013 tarihli kararla boşandıklarını, davalının boşanma davası açılmadan önce ortak konutta bulunan eşyaları toplayıp ..."ya götürdüğünü, davalının ortak konutta bulunan eşyaları alıp ayrılmasından sonra ziynetlerin davacıda kaldığını, boşandıktan sonra davacının kendisine ev kiralayarak burada yaşamaya başladığını, ziynetlerini de güvende olması için emanet olarak anne babasının evine bıraktığını, davacının olmadığı bir sırada davalının gidip ziynet eşyalarını davacının babasından derhal istediğini, babasının da tedirgin olup davacıya haber verme imkanı da bulamadığından ziynetleri davalıya verdiğini, davalının ziynetleri bozdurup araç kredi borcunu kapattığına babasının şahit olduğunu, ziynetlerin aynen iade edilmediği gibi bedelinin de ödenmediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davacıya ait olan ev eşyalarının (salon takımı, yemek odası takımı, yatak odası takımı, oturma odası takımı, buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinesi, elektrikli süpürge, fırın, sehpa takımı, tv) değerinin toplamı olan 11.900 TL ile 7 adet 22 ayar burma bilezik (146 gr), 5 adet 22 ayar hediyelik bilezik (25 gr), 1 adet kremise (10 çeyrek altın), 34 adet çeyrek altın, 1 adet gerdanlık set olmak üzere ziynet eşyaların aynen, aynen iadenin mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değerinden şimdilik 10.000 TL"nin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 12/05/2014 tarihli dilekçesi ile talebini ziynetler yönünden 16.834,95 TL"ye yükseltmiş, davalının ziynetleri aldığı tarihin ise 26.11.2010 olduğunu belirtmiştir.
Davalı; boşanma davasından önce, tarafların ayrı yaşadığı ve davalının ... olduğu dönemde davacının davalıyı aradığını, "kendi eşyalarını alıp ailesinin yanına gittiğini, davalıdan gelip kalan eşyalarını almasını ve evin boşaltılmasını" istediğini, bunun üzerine
davalının anne ve babası ile gelip davacı ve ailesiyle görüştüğünü, eşini ... götürme teklifinin reddi üzerine, evin kalan borçlarını ödeyerek geriye kalan eşyaları alıp ... döndüklerini, ziynet eşyalarının ise davacıda olduğunu, altınların bozdurulup araba kredi borcunun kapatıldığı iddiasının da hayal ürünü olduğunu, davalının o tarihte arabasının olmadığını, ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın ziynet eşyası talebi yönünden kısmen kabulü ile, 3 adet 22 ayar 20"şer gr. bileziğin aynen mümkün olmaması halinde 4.324 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2 adet 22 ayar 11"er gr. bileziğin aynen mümkün olmaması halinde fazlaya hükmedilemeyeceğinden 1.967,50 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına, 50 gr. 22 ayar kapalı setin aynen mümkün olmaması halinde fazlaya hükmedilemeyeceğinden 2.000 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına, alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, ziynet eşyası ile ilgili fazlaya ilişkin istemin ispatlanamadığından reddine, eşyaya yönelik istemin ispatlanamadığından reddine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1) Davacı tarafın temyiz talebi yönünden;
Hüküm, davacı vekili tarafından 24/08/2015 tarihinde temyiz edilmiş, temyiz harcı eksik yatırıldığından mahkemece, harcın yedi günlük kesin sürede tamamlanması için muhtıra tebliğ edildiği halde eksik harcın verilen süreden sonra yatırıldığı anlaşılmıştır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/2. maddesine göre, verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verme yetkisi, hükmü veren mahkemeye aittir. Ne var ki, asliye hukuk mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması, masraf ve harcın süresinde yatırılmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden Yargıtay"a gönderilmesi durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/2. maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay"ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. Nitekim 1.6.1990 günlü ve 1989/3 esas, 1990/4 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da bu doğrultudadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafın temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2) Davalı tarafın temyiz talebi yönünden;
HMK."nın 176. ve devamı maddelerinde bir usul işlemi olan ıslah müessesi düzenlemiştir. Yasanın 176.maddesinde, "Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir." hükmüne yer verilmiştir. 180.maddesinde; "Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir." 181.madddesinde de; "Kısmen ıslaha başvuran tarafa ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir." hükümlerine yer verilmiştir.
Somut olayda; dava dilekçesinde, boşandıktan sonra davacının ziynetlerini güvende olması için emanet olarak anne babasının evine bıraktığı, davalının ise davacının babasından
bu ziynetleri alıp bozdurduğu iddia edilmiştir. Diğer taraftan davacı tanığı olarak dinlenen davacının anne ve babası ise; davalının askere gitmeden önce bu ziynetleri aldığını beyan etmişler, bu beyanları takiben verilen ıslah dilekçesinde ise, ziynetlerin boşanmadan önce 26.11.2010 tarihinde davacının rızası olmadan davalı tarafça bozdurulduğu belirtilmiştir. Ayrıca tarafların 29.07.2010 tarihinde evlendikleri, 26.09.2013 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları anlaşılmaktadır.
Böylece, dava dilekçesinde belirtilen olay ile ilgili olarak; davacı tanıkları iddia ile çelişen beyanlarda bulunmuş, ıslah dilekçesi ile de maddi olay değiştirilmiştir.
Dava dilekçesindeki beyan davacıyı bağlayacağı gibi, ıslah yoluyla maddi olaylar değiştirilemez. Kaldı ki HMK.180.maddesi kapsamında davanın tamamen ıslahı söz konusu olmadığı gibi, davalı taraf da iddianın genişletilmesine muvafakat etmemiştir.
O halde mahkemece; dava dilekçesinde belirtilen olaylar, davacı tanık beyanları, ıslah dilekçesinde belirtilen olaylar değerlendirilerek, ziynetler yönünden ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.