3. Hukuk Dairesi 2021/5936 E. , 2021/9736 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ile dahili davalılar mirasçıları vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
YARGITAY KARARI
Davacı; 10/03/1978 tarihli satış sözleşmesi ile tapuya kayıtlı iki arsayı davalılardan satın aldığını, taşınmaz üzerinde 7 adet hisseli ev tapusunun bulunduğunu ayrıca taşınmazlarda ipotek ve haciz bulunması nedeniyle taşınmazın devrinin imkansız hale geldiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 10.000 TL rayiç bedelin yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ...; davanın zamanaşımına uğradığını, esastan da reddinin gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiş, davalı ... cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece; sözleşmeleri davalı ..."nin imzalamadığı, bedelin ödendiğinin de belirtilmediği; sözleşmelerin hangi taşınmazları kapsadığının belirlenemediği, zilyedliğin devredilmediği, alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçeleri ile davanın reddine dair verilen karar davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 07/12/2015 tarihli ve 2015/16844 E. 2015/19667 K. sayılı kararla, davanın hem zamanaşımı nedeniyle hem de esastan reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada; taraflar arasındaki 10/03/1978 tarihli harici satım senedinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 31/05/2018 tarihli ve 2017/16910 E. 2018/6152 K. sayılı kararla; “... O halde, mahkemece; taşınmaz satış vaadi için taraflarca imzalanmış olan sözleşmenin geçersiz olduğu gözetilerek, ifanın imkansız hale geldiği tarihin imar geçtiği 13/10/2004 tarih olduğu ve bu tarihten dava tarihi olan 11/08/2011 tarihine kadar geçen sürede zamanaşımı süresi henüz dolmamış olduğundan davanın esasına girilip davacının ödediği bedelin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca 13/10/2004 tarihindeki ulaştığı değeri çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 3.614,33 TL"nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsil tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla talebin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili ile dahili davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Bilindiği üzere, mahkemece verilen kısa karar (hüküm), bir davayı esastan çözümleyen ve uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardandır. Bu kararla, mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş; gerekçeli kararı, kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte hakimin yazmasından ibarettir.
Eş söyleyişle, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. Esasen, hükmün tefhim edilen kısa karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması, kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanun koyucu HMK"nın 297 nci maddesiyle varlık kazandırmıştır.
Yine Anayasamızın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, gerekçe, hükümle çelişik olamaz. Aksinin kabulü, mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, davacının ödemiş olduğu 140.000 TL"nin dava tarihi olan 11/08/2011 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek müteselsilen tahsili gerektiği yönünde gerekçe oluşturulmasına rağmen, hüküm kısmında bilirkişilerce belirlenen 3.614,33 TL"nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsil tahsiline karar verilmek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmış olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu davacı yönünden açık, dahili davalılar yönünden kapalı olmak üzere, 07/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.