3. Hukuk Dairesi 2016/10772 E. , 2017/17426 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki takibin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile boşandıklarını boşanma davasında; davalı lehine yoksulluk ve müşterek çocuk.... lehine iştirak nafakasına hükmedildiğini, nafakaların davalının bilgisi dahilinde davalıya ait banka hesabına yatırıldığını ileri sürerek, nafakanın tahsili amacıyla aleyhine başlatılan icra takibinin tedbiren durdurulması ve alacağın %20si oranında kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; mahkemenin görevli olmadığını, davacının nafaka artırım farkı bedellerini yatırmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, birikmiş yoksulluk ve iştirak nafakası alacağına dayalı olarak nafaka yükümlüsü aleyhine başlatılan icra takibinin iptali ve kötü niyet tazminatı istemlerine ilişkindir.
Uyuşmazlık; nafaka yükümlüsünün nafaka borcunun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İcra İflas Kanunu ve Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre, ilamlı icrada menfi tespit davası açılması mümkündür. Borçlu ilamı icra takibi üzerine önce icra iflas kanunu 33 ve 33/a maddelerine göre, icra emrinin tebliği üzerine 7 gün içerisinde veya duruma göre süresiz olarak dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak takip öncesinde borcunun zaman aşımına uğradığını imhal veya itfa (ödeme) edildiğini ileri sürerek, icranın geri bırakılmasını isteyebilir. Aynı maddeye göre itfa veya imhal iddiası yetkili icra mahkemelerince resen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde, icra mahkemesinde icra geri bırakılır. Bu yol borçlu için genel mahkemelerdeki hukuki çözüme nazaran daha kısa bir yoldur. Ancak, borçlunun elinde iddiasını ispata yarar yukarıda bahsi geçen kanun maddesinin aradığı belgeler yoksa, bu defa borçlu İİK 72. maddesine dayalı olarak borçlu bulunmadığının tespiti için genel mahkemelerde menfi tespit davası açabilir.
Menfi tespit davası borçlu lehine sonuçlanırsa İİK 72/4 maddesi gereği takip derhal durur. Menfi tespit davasının kesinleşmesi üzerine de münderecatına göre veya ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Bu şekilde de borçlu takibin etkisinden kurtulmuş olur.
HUMK 74. maddesi uyarınca; olayların açıklanması taraflara, hukuki nitelendirme ise hakime ait bir görevdir.
Somut olayda, davacı takip öncesinde borçlarını ödediğini ileri sürerek borçlu bulunmadığının tespitini istemiştir. Davacının elinde iddiasını ispata yarar İcra İflas Kanununun 33/a maddesinde aranan belgeler bulunmadığından bu davayı açmıştır, o halde, dava niteliği itibariyle menfi tespit davasıdır.
Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulüne Dair Kanunun 4.maddesi uyarınca 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabı ile (3.kısım hariç) 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğü ve ve uygulama şekli hakkında kanun kapsamındaki aile hukukundan doğan dava ve işler aile mahkemesinde görülür.
İ.İ.K"nunun 72. maddesi uyarınca açılan menfi tespit ve istirdat davaları genel hükümlere tabidir. İcra ve iflas kanununda göreve ilişkin özel bir hüküm öngörülmemiştir. Nafaka borcunun bulunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasında; borcun, TMK 175 ve devamı maddelerden kaynaklandığı ve dolayısıyla "Aile Hukukuna" ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Borç Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre; temyize konu davanın (menfi tespit) 4787 sayılı yasanın 4. maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir.
Bu itibarla; mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde Aile Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, müstakil Aile Mahkemesi bulunduğunda görevsizlik kararı verilmesi yoksa Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilmek suretiyle hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince re sen BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.