20. Hukuk Dairesi 2013/6934 E. , 2014/71 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil istemine ilişkin davadan dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 25/03/2013 gün ve 2012/13819 - 2013/3225 sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davalılar ... ve ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 2007 tarihinde yapılan genel arazi kadastrosu sırasında ... Köyü 172 ada 19 parsel sayılı 3552,28 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalılar adına tesbit ve tescil edilmiş ve halen aynı şekilde tapuda kayıtlıdır.
Davacı Hazine, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan orman sayılan ve zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu iddiasıyla tapu kaydının iptali istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı Hazine vekili tarafından esasa, davalılar vekili tarafından da vekâlet ücretine yönelik olarak temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2010/13860-15194 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Çekişmeli taşınmaza komşu 172 ada 16, 18 ve 19 sayılı parsellerin dosyada mevcut keşif sırasında çekilen fotoğraflarında eylemli orman alanı olarak gözüktüğü, yakın komşu 172 ada 14 parselin mahkemenin 2008/469-668 sayılı kararı ile hükmen orman vasfı ile Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği, 172 ada 16 parselin kadastro mahkemesinin 2007/56 sayılı dosyasında gerçek kişiler arasında dava konusu olduğu; 172 ada 19, 21 ve 22 sayılı parsellere yönelik olarak kadastro mahkemesinde Hazine tarafından kadastro tespitine itiraz davası açıldığı ancak davaların husumet yokluğundan reddine karar verildiği, ancak bu parsellere yönelik olarak Hazine tarafından asliye hukuk mahkemesinde dava açılıp açılmadığının araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Aynı şekilde, komşu 172 ada 18 ve 20 parsel sayılı taşınmazlar tapuda gerçek kişiler adına kayıtlıdır fakat mahkemece bu parsellere yönelik olarak da Hazine tarafından asliye hukuk mahkemesinde dava açılıp açılmadığı araştırılmamıştır. Komşu 172 ada 17 sayılı parsel hakkında Hazine tarafından kadastro mahkemesinin 2007/112 sayılı dosyasında açılan davanın halen devam ettiği, bu dosyada yapılan keşiften sonra verilen uzman orman bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen kısmın orman sayılmayan, (B) ve (C) ile gösterilen kısımların orman sayılan yerlerden olduğunun bildirildiği görülmektedir. Mahkemece, dava konusu parselin davalı tarafın dayandığı 25 nolu vergi kaydı kapsamında kaldığının belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de dayanılan vergi kaydı 3000 m² yüzölçümündedir ve fennî bilirkişi, vergi kaydının 172 ada 17, 18, 19, 20, 21, 22 ve 24 sayılı parsellerin tamamını bir bütün olarak kapsadığını bildirilmişse de vergi kayıt miktarının çok üzerinde yerin gerçek kişiler adına tespit edildiği görülmektedir.
-2-
Bu nedenle, mahkemece öncelikle, Hazine tarafından çekişmeli taşınmaza komşu 15 ve 16 parsellerde bulunan bulgularla ilgili çelişki üzerinde durulmamış, vergi kaydı uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi beyanları ve fen bilirkişi komşu parsel kayıtları ile denetlenmemişse de, çekişmeli parselin keşifte çekilen fotoğraflarından, komşu 172 ada 16, 18, 19, 20, 21 ve 22 parsel sayılı taşınmazlara yönelik olarak Hazine tarafından aynı nedenle asliye hukuk mahkemesinde dava açılıp açılmadığı araştırılarak, dava açılmış ise bu dava dosyaları getirtildikten sonra bu dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek o dava dosya üzerinde evvelce görev almış bilirkişiler dışında yeniden seçilecek bir uzman orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı huzuruyla yapılacak keşifte, en eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafı, çekişmeli taşınmaz ile bu adadaki ve çevre adalardaki araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi, eski tarihli belgelerde orman olmasa dahi, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı olması durumunda, yine orman sayılacağının düşünülmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline ve dava konusu ... Köyü, 172 ada 19 parsel sayılı taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı gerçek kişiler vekilinin temyizi üzerine, Dairenin; 25/03/2013 gün ve 2012/13819 - 2013/3225 sayılı kararıyla “Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak taşınmaza komşu 172 ada 14 ve 22 sayılı parsellerin hükmen orman yapıldığı, diğer komşu parsellerin ise zilyetlikten gerçek kişiler adına tespit edildiği ve aynı iddia ile Hazinenin bütün komşu parseller hakkında dava açtığı ve davaların halen derdest olduğu belirlenerek hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA” karar verilmiştir.
Davalı gerçek kişiler vekili bu kez kararın düzeltilmesini istemiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1969 yılında 6831 sayılı Kanun gereğince seri bazda yapılan orman kadastrosu ile 08.04.2008 tarihinde ilân edilen 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece, davacı Hazinenin davasının kabulü ile dava konusu taşınmazın orman vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ise de, verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, mahkemece bozma sonrasında 01/12/2011 tarihinde yapılan keşifte görev alan orman bilirkişi ... hükme dayanak alınan raporunda, “Davaya konu 172 ada 19 parsel sayılı taşınmazın 1963 ve 1983 tarihli memleket haritalarında tamamının beyaz renkli açıklık alan içinde, (orman sayılmayan alanda) 1995 ve 2000 tarihli memleket haritalarında güneyde büyük bölümü beyaza boyalı açıklık alanda, kuzeyde küçük bir bölümü yeşile boyalı ibreli orman alanında kaldığını, 1959 yılı çekimi hava fotoğrafında açıklık alan içinde görüldüğünü, 1988 tarihli hava fotoğrafında fotoğraf çekimi esnasında hava parçalı bulutlu olduğu için taşınmazın bulut nedeniyle görülemediğini, 1964 tarihinde düzenlenen Narasçayı Serisi Orman Amenejmanı Meşcere Haritasında ve 1983 tarihli Yaylaalan Serisi Meşcere haritasında ise sarı renge boyalı tarım alanı içinde kaldığını belirtmiştir. Aynı bilirkişi raporunun sonuç bölümünde ise, davaya konu taşınmazın öncesinin orman olmadığı, ancak, taşınmazın güneyinde 1265 - 1266 orman sınır hattı bulunduğu, taşınmazın batısında bulunan 172 ada 18 parselin bitişiğindeki 17 sayılı parselin yargı sürecinin devam ettiği, doğuda bulunan 172 ada 22 sayılı parselin hükmen orman olduğu ve kararın kesinleştiği, kuzeyde bulunan 172 ada 15, 16, 17 sayılı parsellerin tarım parseli olarak tespit edilmiş olmasına rağmen ... Kadastro Mahkemesi nezdinde derdest 2007/56 esas sayılı dosyada yargılamasının devam ettiği ve mahkemesince 29.04.2009 tarihinde yapılan keşifte mahkeme gözlemi olarak bu üç taşınmazın fiilen orman olduğunun keşif tutanağında belirtildiği ve keşif esnasında yaptığı gözlem ve incelemelerin de bu tespiti doğruladığı ve bu durumda davaya konu taşınmazın dört cephesinin de ormanla çevrili orman içi açıklığı mahiyetinde olduğu, 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinin
-3-
öncesi orman olmasa da hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarının kazanılamayacağı ilkesini içerdiği ve bu açıdan bakıldığında davaya konu 172 ada 19 sayılı parselin tamamının orman sınırları içinde "orman sayılan" yerlerden olduğu bildirilmiştir.
Buna göre, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın, evveliyatı itibariyle orman sayılmayan yerlerden olduğu tespit edilmiş, ancak, orman bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmede, çekişmeli taşınmazın dört cephesi de ormanla çevrili, orman içi açıklığı mahiyetinde olduğunun ifade edildiği anlaşılmaktadır.
Ancak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) yapılan sorgulamada; dava konusu 172 ada 19 parsel sayılı taşınmaza komşu olan ... Köyü, 172 ada 20 parsel sayılı taşınmaza karşı Hazine tarafından yine temyize konu bu dosyada olduğu gibi eylemli orman iddiasıyla açılan davada, mahkemece 172 ada 20 parselin bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen bölümünün eylemli orman olduğu gerekçesiyle bu bölümün orman niteliğiyle tapuya tesciline, krokide (B) harfi ile gösterilen bölümü yönünden ise davanın reddine karar verildiği ve kararın dairemizce onanarak kesinleştiği görülmüştür. Yani krokide (B) harfi ile gösterilen bölüm gerçek kişiler üzerinde bırakılmıştır. (... Sulh Hukuk Mahkemesinin 26/04/2012 gün ve 2012/194-2012/355 sayılı kararı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 02/04/2013 gün ve 2012/15092 - 2013/3618 sayılı kararı),
Yine ... Köyü, 172 ada 21 parsel hakkında açılan davada mahkemece taşınmazın orman vasfıyla tapuya tesciline karar verilmiş ancak Dairece, “taşınmaz orman olmadığı gibi, davalılar yararına 3402 sayılı Kanunun 14 - 17. maddelerinde öngörülen zilyetlik koşullarının oluştuğu, davalıların dayandığı vergi kaydının taşınmaza uyduğu belirtilerek, Hazinenin taşınmazın eylemli orman olduğu iddiasına dayalı davasının reddine karar verilmesi” gerektiği gerekçesiyle bu karar bozulmuş, Hazinenin bu karara karşı karar düzeltme isteminin de dairece reddedildiği görülmüştür. (... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/11/2010 gün ve 2008/461-2010/865 sayılı kararı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin sırasıyla, 11/10/2012 gün ve 2012/8351 - 2012/11509 sayılı ve 19/03/2013 gün ve 2013/52 - 2013/2987 sayılı kararları).
Özetle, çekişmeli taşınmaza komşu taşınmazlardan, özellikle 179 ada 20 parselin kesinleşen mahkeme kararıyla kısmen gerçek kişilere bırakıldığı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) yapılan sorgulama ile anlaşılmıştır. Yani çekişmeli taşınmazın dört tarafı orman alanı ile çevrili değildir. Bu nedenle, orman bilirkişinin taşınmazın orman içi açıklığı mahiyetinde olduğu yönündeki tespiti doğru ve yerinde değildir.
Bundan başka bozma öncesi 26/11/2008 tarihinde yapılan keşifte görev alan (bozma sonrası yapılan keşfe ziraatçı bilirkişi götürülmemiştir) ziraat bilirkişisi ... raporunda, “Davaya konu taşınmazın, çakıllı, killi, kumlu, tın toprak yapısında olup, genel eğimi kuzey-güney yönünde % 3-4 eğimle yüzeyi düzgün olarak inmekte ve sahip olduğu genel özelliklerle 2. sınıf kuru tarım arazisi niteliği taşıdığını, mevcut durumda parsel yüzeyine buğday ekilmiş durumda olup, içerisinde yaşları 45-50 civarında olan 1 adet delice zeytin ağacı bulunduğunu, taşınmazın çevresindeki ve yakın yerlerdeki kadim tarım arazilerinin genel toprak, topoğrafik ve bitkisel özellikleri incelendiğinde, davaya konu taşınmazda imar ve ihyanın çok önceden tamamlanmış olduğunu, kadim tarım arazileri ile toprak, bitkisel ve topoğrafik yapıdan birbirleriyle benzer ve bütünler durumda olduğunu, yüzeyinde taş ve çalı temizliğinin çok önceden yapılmış olduğunu, içerisinin toprak yapısı ile içerisinde ve çevresinde dikili olan ağaçların yaşları, çevresindeki doğal ve kültürel ağaçların yaşlarının durumları, içerisinde ormanlık alan vasfını gösterecek ağaç, çalı, kök ve kök kalıntısı vs. gibi kalıntıların bulunmaması, taşınmazın yüzeyinde iklimin de etkisi ile kuruda her türlü tarım yapılabilecek durumda olması ile özel mülkiyete konu arazilerden olduğunu ve yüzeyinde en az 45-50 yıldır tarım yapılan taban arazi vasıflı tarım arazisi olduğunu” belirtmiştir.
-4-
Keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve davalı tanıkları da özetle; taşınmazın ilk sahibinin, davalı kişilerin annelerinin babası olan ... olduğunu ve taşınmazın, ...’dan bu yana ziraat arazisi olarak kullanıldığını ifade etmişlerdir.
Buna göre, (yani mahkemece toplanan deliller, bilirkişi raporları ile keşif tutanağına yansıyan bilgilere ve taşınmaza komşu olan parsellerin durumuna göre), çekişmeli taşınmazın eski tarihli resmi belgelere göre ve eylemli biçimde orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığı gibi orman içi açıklık niteliğinde olmadığı ve 3402 sayılı Kanunun 14 - 17. maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının davalı gerçek kişiler yararına oluştuğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacı Hazinenin, taşınmazın eylemli orman olduğu iddiasına dayalı davasının reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek kabulü yolunda kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde onandığı anlaşıldığından, davalılar ... ve ... vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar ... ve ... vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 25/03/2013 gün ve 2012/13819 - 2013/3225 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/01/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.