3. Hukuk Dairesi 2017/13083 E. , 2017/17660 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... ili ... İlçesi ... pafta, 858 ada, 15 parselde adına kayıtlı taşınmazın intikali sırasında tapu kaydındaki ... ... Vakfı şerhinin kaldırılması için yersiz olarak 3.390 TL taviz bedeli ödendiğini, vakıf şerhinin yerleşmiş Yargıtay kararları ve uygulama çerçevesinde taviz bedeline tabii olmayan ve gayrisahih vakıflardan olan vakfa ait olduğunu belirterek, 3.390 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; dava konusu taviz bedelinin müvekkili idarece yürürlükte olan 2762 sayılı yasanın 4690 sayılı yasa ile değişik 27.maddesi emrine istinaden mevcut yasalara göre kendisine bir başka insiyatif ve alternatif tanınmadığı için alınan bedel olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi neticesinde Dairemizin 01.02.2012 tarih ve 2011/20496 Esas, 2012/2234 Karar sayılı ilamı ile ""... Vakfiye örneği ve ilk tesisten itibaren durumu gösterir tapu kaydı celbedilerek HUMK"nun 275.maddesi uyarınca yukarıda anlatılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir."" gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ise, bozma ilamı sonrasında alınan 29.06.2016 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; vakıf taviz bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
HMK"nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim raporu serbestçe takdir eder. HMK’nın 281.maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise, bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkemece, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için mahkemenin, gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bu bağlamda hâkim, bilirkişi raporunu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir.Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa, çelişki giderilmeden karar verilemez.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; Dairemizin bozma ilamı sonrasında mahkemece bozma ilamına uyularak iki adet bilirkişi raporu alınmıştır. 03.07.2013 tarihli ilk bilirkişi raporunda; vakfın, gayrisahih vakıf niteliğinde olduğundan taviz bedelinin bedelinin iadesi gerektiği belirtilmiştir. Keşif icra edilerek alınan 29.06.2016 tarihli 2. bilirkişi raporunda ise; vakfın, sahih vakıf olduğu, bedel iadesinin yerinde olmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece, 29.06.2016 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, mahkemece alınan 03.07.2013 tarihli ilk bilirkişi raporunda söz konusu vakfın ""gayrı sahih"" vakıf olarak nitelendirildiği ve bu kapsamda da davacıdan vakıf taviz bedelinin tahsilinin uygun olmadığı belirtilmiş olmakla, hükme esas alınan 29.06.2016 tarihli heyet raporu ile önceki bilirkişi raporunun çelişkili olduğu anlaşılmakla, mahkemece de söz konusu çelişki giderilmeden hüküm tesisi yoluna gidilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; taşınmaza ait tapu kaydı tesis tarihinden itibaren tüm dayanakları ile birlikte, vakıf durumunu gösterir kayıtlar (vakfiye örneği) ve dayanılan diğer belgeler kapsamında, vakfiye örneği ve tapu kaydı üzerinde bu konuda uzman üniversite (Hukuk Fakültelerinin Medeni Hukuk kürsülerinde görevli) öğretim üyeleri arasından oluşturulacak üçlü bir bilirkişi heyetiyle birlikte mahallinde keşif yapılarak, davaya konu vakıf ve şerhinin sahih olup olmadığının tespiti amacıyla, yukarıda anılan maddi ve hukuki olgular gözöüne alınarak dava konusu uyuşmazlık hakkında yöntemince bir araştırma yapılarak, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, bilimsel verilere uygun şekilde bilirkişi heyetinden, davacı tarafın itirazlarını da karşılayacak şekilde rapor alınmalı ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.