3. Hukuk Dairesi 2016/9481 E. , 2017/17675 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalılardan ... ile imzaladığı 26/02/2010 tarihli sözleşme ile " ... ... Kasabası ... Mahallesinde, Dellek Mevkii, ... Boğazında doğusu ... tarlası, batısı ... tarlası, güneyi ... tarlası, kuzeyi ... tarlası ile çevrili tahminen 45-50 dönüm arasında bulunan dava konusu taşınmazın kadastro anında kadastro dışı kalan yerlerden olduğu, taşınmaza davalı ..."dan önce babası İbrahim"in zilyet olduğu, babasının ölümünden sonra ise davalı ..."un zilyet olduğu, taşınmazın tamamı olan 45-50 dönümlük yerin tasfiyesinin yapılması ve tarlanın tescil işlemleri için gerekli olan bütün parasal giderleri davacının karşılaması karşılığında bu taşınmazın 8000 m2"sinin davacıya satıldığı hususunda anlaştıklarını, tarlanın kepçe ile tasfiyesi için gerekli olan 60.000 TL"yi ..."un oğulları olan diğer davalılara verdiğini, kepçe ile tesfiye işleminin yapıldığını, tarlanın bütün parasal giderleri ve etrafının telle çevrilmesi için 30.000 TL"ye anlaştıklarını, 2013 yılının Mart ayında Kadastro çalışmaları yapıldığını, kendisi üzerine sadece 3 dönümlük kısmın zilyetliğe geçirildiğini öğrendiğinde ... Kadastro Mahkemesinin 2013/18 Esas sayılı dosya ile dava açttığını, davasının red edildiğini, davalıların sözleşme hükümlerini yerine getirmediği ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödediği 75.000 TL"nin 10.10.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar; zamanaşımı itirazında bulanarak, davacı ile aralarındaki anlaşmaya göre kendi zilyetliklerindeki taşınmazı davacının işleyeceği ve daha sonra taşınmazın imar ihyaya konu edileceğini,davacının edimlerini yerine getirmediği halde, kendi zilyetliklerindeki tarladan 3 dönüm kadarının zilyetliğini kadastro çalışmasında davacı lehine belirttiklerini, adına zilyetlik devredilen yerin değerinin davacının ödediğini iddia ettiği bedelden daha fazla olduğunu ve ödeme yaptığını iddia etmediği davalı ..."un taraf sıfatının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne, dava konusu 75.000 TL"lik sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının faizin başlangıç tarihine ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dava, harici taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı satış bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalıların aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz nedenleri yerinde değildir.
2-) Taraflar arasındaki satış sözleşmesi, taşınmazın bulunduğu bölgedeki, kadastro tespitinden önce yapıldığı için, her ne kadar sözleşme adi yazılı şekilde yapılmış olsa da geçerlidir. Tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazlar TMK"nun 762. maddesi hükmüne göre menkul mal niteliğindedir. Aynı Kanunun 763. maddesi uyarınca bu gibi malların mülkiyetinin devri zilyetliğin karşı tarafa teslimi ile gerçekleşir. Tapusuz taşınmazın satışı resmi şekle bağlı olmadığından adi yazılı senetle satışı mümkündür.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için, bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olması gerekir. Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır.
Somut olayda; davacı ile davalı ... arasında 26.02.2010 tarihli sözleşme düzenlenmiş olup sözleşme içeriğinde "tahminen 45-50 dönüm arasında bulunan dava konusu taşınmazın kadastro anında kadastro dışı kalan yerlerden olduğu, taşınmaza davalı ..."dan önce babası ... zilyet olduğu, babasının ölümünden sonra ise davalı ..."un zilyet olduğu, taşınmazın tamamı olan 45-50 dönümlük yerin tasfiyesinin yapılması ve tarlanın tescil işlemleri için gerekli olan bütün parasal giderleri davacı ..."ün karşılaması karşılığında, bu taşınmazın 8000 m2"sinin davacı ..."e satışının yapıldığı" hususunda taraflar anlaşma yapmışlardır.
Davacı, taşınmazın 3 dönümlük kısmının zilyetliğinin kendisi üzerine geçirildiğini, davalılar ise kendi zilyetliklerindeki tarladan 3 dönümünün zilyetliğini kadastro çalışmasında davacı lehine belirttiklerini beyan etmiş olup, bu haliyle taşınmazın 3 dönümünün davacının kullanımında olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. 25.03.2013 tarihli kadastro tutanağında da "dava konusu taşınmazın kadastro ve tapulama çalışmaları yapılan birimlerde çalışma alanı sınırı içerisinde Hazineye ait olup, kadastro tespiti dışında kalan tapusuz yerlerden olup, ilk tesis kadastrosu yapılırken kimsenin kullanımında olmayan ve devletin hüküm ve tasarrufu altında sayılan yerlerden olduğu, ancak bilim ve fen bakımından özelliğini kaybettiği, taşınmazın 1998 yılından bu yana tarla vasfı ile ..., ... ve ..."un kullanımında olduğunun tespit edildiği, dava konusu taşınmazın hazine adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece, taşınmazın 3 dönümlük kısmının zilyetliğinin davacıya geçtiği, 3 dönüme tekabül eden satış bedelinin toplam bedelden düşüldükten sonra bakiye bedele hükmedilmesi gerekirken ödenen bedelin tamamının iadesine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.