3. Hukuk Dairesi 2016/13771 E. , 2017/17844 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle, duruşma günü olarak belirlenen 19.12.2017 tarihinde taraflardan kimsenin gelmemiş olması nedeniyle işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, murisleri ... kızı ..."ye ait olup halen kullandıkları taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında yanlışlıkla davalı .. kızı ... adına tescil edildiğini ve sonrasında vekili olan oğlu ... tarafından 135.000 TL bedelle 3. kişiye satıldığını öğrendiklerini, bu nedenle davalı tarafından 22.05.2014 tarihli belgenin imzalanarak kendilerine verildiğini, ancak davalının ihtarname gönderilmesine rağmen paylarına düşen satış bedelini ödemediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, taşınmazın satış bedelinden paylarına düşen 67.500 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacıların murisi ile aralarında bir bağlantı bulunmadığını, bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davada, satışın davalı tarafından değil ... ve onun tarafından ..."ye verilerek yapıldığı, söz konusu taşınmazın sahibi olan davalı ... kızı ... ile davacıların murisi olan ... kızı ... arasında bir bağlantı veya mirasçılık ilişkisinin bulunmadığı, davacıların murislerinin yasal hak düşürücü süre içinde kadastro tutanaklarına karşı itirazda bulunmadığı, delil olarak sunulan belgenin ise açık bir borç ikrarını içermediği, bu nedenlerle mülkiyeti davalıya ait bir taşınmazın tapudaki satış bedelinin davacı tarafça talep edilemeyeceği, ayrıca davanın emek bedeli davası şeklinde de açılmadığı gerekçe gösterilerek, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı TMK"nun 599. maddesi hükmü uyarınca; miras, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibari ile hak sahibi olurlar.
TMK"nun 640. maddesi hükmü gereğince; birden çok mirasçının bulunması halinde, mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK"nun 701/2. maddesi hükmüne göre; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği, ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır.
Bu yasal düzenlemelere göre; miras ortaklığı, mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar (menkul- gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
Bu nedenlerle; bir mirasçı terekeye ait bir mal, hak veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açarsa, böyle bir dava reddedilir. Çünkü, bir mirasçının elbirliği mülkiyetine tabi pay üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi yoktur. Böyle bir dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) imkan yoktur.
Dosyada yer alan nüfus kaydından; muris ... kızı ... ..., davacılar dışında başka mirasçılarının da bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; davacıların kendi paylarına hasren tek başına dava açamayacakları gözetilerek, davanın açıklanan bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle usul ve kanuna uygun olan hükmün gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi, HUMK"nun 438/son maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, sonucu itibariyle usul ve kanuna uygun olan hükmün gerekçesi değiştirilmek süretiyle ONANMASINA, 2.20 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.12.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.