10. Hukuk Dairesi 2016/12933 E. , 2016/11356 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl ve Birleşen dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmadan sonra davaların reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 20.10.2009 tarihinde kesinleşen davalıya, babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı kurumca kesildiği ve yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizce verilen 01.06.2015 tarih ve 2015/7579 Esas sayılı kararda “506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı ... ve ... Sigortası Kanunu"nun “Gelir ve aylık bağlanmayacak hâller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu sebeple inceleme konusu davaya ilişkin olarak; Kurum’dan, ölüm aylığının kesilmesinin kaynağını oluşturan ilgili Kurum raporu celbedilip, irdelenmeli, davalı ile boşandığı eşinin fiili beraberliğinin ortaya konulmasında; tarafların yersiz aylığın tahsili istenen tarihlerde nerede oturdukları, davacı ve eşinin oturduğu adres ve tespit edilecek bu yerler yönünden yeniden, geniş kapsamlı ve dava konusu döneme ilişkin olarak Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, görev yapan anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının kanaate yetecek sayıda tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, davacı ve eşinin boşanma sonrası müşterek
çocuklarının velayeti ile baba ve çocuklar arasında şahsi ilişkinin nasıl tesis ettirildiğinin araştırılması, davalı ve boşandığı eşinin talep konusu dönemde verdikleri medula sisteminde kayıtlarda görülen adresleri ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, kontrol memuru raporunun aksinin ispat edilip edilmediği hususu belirlenerek boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmasının gerektiği belirtilmesine karşın anılan hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup isabetsiz bulunmuştur.
Eldeki davada bozma sonrası tutulan 28.01.2016 tarihli tutanakta “davalı ve eski eşinin 5-6 yıldır beraber yaşadığı” tespiti bulunmasına karşın, ilgili tutanağın usule uygun olmadığının belirtilerek hükme esas alınmaması yanlıştır. Mahkemece yapılacak iş, ilgili kolluk birimine usulüne uygun biçimde tutulacak tutanağın esaslarını belirterek yeniden kapsamlı araştırma yapılmasını sağlamak, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarıyla çevre komşulardan kanaate yetecek sayıda olanların tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davalı ve boşandığı eşinin talep konusu dönemde verdikleri medula sisteminde kayıtlarda görülen adresleri ile hizmet aldıkları sağlık kuruluşlarını araştırmak ve kontrol memuru raporunun aksinin ispat edilip edilmediği hususu belirlenerek boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurmak olmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.09.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi