Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/6034
Karar No: 2019/245

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/6034 Esas 2019/245 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/6034 E.  ,  2019/245 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Dava dilekçesinde; davalılardan ..."ın ... ili, ... ilçesi, ... Caddesi No:424"de kain ... Apartmanının tapu kaydında dükkan olarak görünen ... nolu bağımsız bölümün maliki olup, diğer davalının bağımsız bölümde kiracı sıfatı ile ... ismi ile Bar-Restoran-Kafe olarak faaliyet gösterdiği, davalının kiraladığı yeri kafe-bar-restoran olarak kullanmasına rağmen, tüm kat maliklerinin izin ve muvafakatını almadığı, keza böyle bir iznin kat maliklerince verilmediği, gece geç saatlere kadar çalınan yüksek sesli müzik nedeniyle kat maliklerinin rahatsız oldukları, apartmana ait bahçeyi kullandığı ve bahçenin üst kısmını branda, yan taraflarını naylon ile kapatarak bağımsız bölüme dahil ettiği, bu nedenlerle davalılar arasındaki kira akdinin feshi ile davalı ... İşl. ve Petrol Ürün. San. Tic. Ltd. Şti"nin dava konusu yerde kain bağımsız bölüme müdahalesinin men"i ile taşınmazdan tahliyesi ve bağımsız bölümündeki apartmana ait bahçenin üstüne branda, yanlarına naylon kapatmak suretiyle yaptığı müdahalesinin men"i ile baranda ve naylondan oluşan ve bahçeyi kapalı mekana dönüştüren malzemenin kal"i istenilmiştir.
    Mahkemece; dava konusu taşınmazın hem malikinin hem de kiracısının değiştiği, dava dilekçesinde bildirilen davalıların bu davada taraf sıfatlarının kalmadığı ayrıca davanın konusunun da kalmadığı, yeni malik ve kiracıya davanın yönlendirilemeyeceği gerekçesiyle açılan ve sabit olmayan davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2013/17675 E. - 2014/1462 K. sayılı ilamıyla “Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, dava konusu taşınmazın dava sürerken 22.06.2009 tarihinde davalı ... tarafından, ..."a satıldığı ve yeni malik tarafından dava dışı ... Turizm Gıda San. Tic. Ltd. Şti."ne kiralandığı, davacı vekilinin 12.08.2009 tarihli dilekçesi ile davayı yeni maliklere karşı sürdürmek istediklerini bildirdiği anlaşılmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 125. maddesine göre davanın açılmasından sonra davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse davacı taraf isterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam edebilir. Bu durumda mahkemece, davaya yeni malik ve kiracısına karşı devam etmek istediğini belirten davacı tarafa, yeni malik ve kiracıyı davaya dahil edebilmesi için süre ve imkan tanınması gerekirken davanın yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir." denilerek bozulmasına hükmedilmiştir.
    Mahkemece Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama neticesinde; açılan davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile dava konusu (..., ..., ... Cadesi No:424"deki ... Apartmanı) taşınmaza ait zemin katta bulunan ortak kullanım alanı olan ön bahçenin 424/B nolu dükkanın önüne gelen kısmında davalılar ... ve ... Ası Tur. Gıda San. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan ön ve yan cephelerinde ve üst kısmında alüminyum sabit çerçeve ve katlanır mekanizmalı tente keza ön ve yan cephelerde kayar cam sistemli camlamaların mimari projeye ve imar mevzuatına ve KMK"na aykırı imalatların kaldırılarak projeye uygun eski hale getirilmesine, bunun için davalılara 45 günlük süre verilmesine, diğer talepler ile diğer davalılar ... Turizm İşletme ve Petrol Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti. ve ... hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, müdahalenin men"i ve eski hale getirme istemine ilişkindir.
    6100 sayılı HMK"nın geçici 3. madde .... fıkrasına göre; bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 2. fıkrasına göre; bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. 3. fıkrasına göre; bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.
    Dosya içerisindeki belgelerin incelenmesinde; ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi 2014/470 E. - 2016/1351 K. sayılı kararı her ne kadar tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verildiği anlaşılmışsa da daha önce ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.11.2011 tarihinde verilen 2007/1044 E. - 2011/1573 K. sayılı kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesince incelenerek 2013/17675 E. - 2014/1462 K. sayılı kararıyla bozulmasına karar verildiği görülmekle; 6100 sayılı HMK"nın geçici 3/2. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemelerinin görevli olmadığı ve 1086 sayılı HUMK"nın uygulanması gerektiğinden ilgili kararın istinaf yoluna değil temyiz yoluna tâbi olduğu tespit edilmiştir.
    ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi 2014/470 E. - 2016/1351 K. sayılı kararı davacı vekiline 13.01.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak yasal 8 günlük süreden sonra 25.01.2017 tarihinde karar temyiz edilmiştir. Bu durumda HUMK"nın 437. maddesi hükmünde öngörülen 8 günlük temyiz süresi geçmiş bulunduğundan, 01.06.1990 gün ve 1989/3 E. - 1990/... K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz isteminin süreden REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/01/2019 oy çokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI


    Temyiz incelemesinde 1086 sayılı HUMK’nın uygulanması gerektiği, sulh mahkemesi kararlarının temyiz süresinin tebliğden itibaren 8 gün olduğu açıktır.
    Ne varki; sulh hukuk mahkemesi, gerekçeli kararında, karara karşı temyiz yolu açık olmak üzere ve temyiz süresi "8 gün" olmasına rağmen istinaf yasa yolu açık olmak üzere "iki hafta" olarak belirlemiş, bu hüküm kararı temyiz eden davacı vekiline 13.01.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak yasal 8 günlük süreden sonra 25.01.2017 tarihinde karar temyiz edilmiştir.
    Somut uyuşmazlıkta, kanun yolu başvurusunda, mahkemece hatalı belirlenen sürenin mi, kanunda belirlenen sürenin mi uygulanması gerektiği, mahkeme kararında belirtilen sürenin kabul edilmemesi halinde adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının engellenip engellenmediğinin incelenmesi gerekir.
    Anayasanın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, yine taraf olduğumuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmış olup, bu madde kapsamında, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, adil yargılanma hakkı kapsamındadır.
    Yasal düzenlemeler ve belirtilen olgular ışığında değerlendirildiğinde; davacı vekili, mahkemenin gerekçeli kararında belirtilen süreye uyarak, bu süre içinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Hâkim, uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip uygulamakla yükümlüdür (1086 sayılı HUMK.m.76, 6100 sayılı HMK 33. maddesi). Mahkemenin, kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü gözönüne alındığında, mahkeme tarafından kanun yolunun ve süresinin hatalı gösterilmesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru talebinin süreden reddedilmesi, hatanın tüm sonuçlarının davanın taraflarına yüklenmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır.
    Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrası ve 6100 sayılı Kanunun 297. maddesinin (ç) bendi uyarınca, hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluk olduğu gibi HMK 297/2. fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” vurgusu yapılmıştır. Yargı kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu ile süresinin hükümde açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan engelleyecek ve hak arama hürriyetinin ihlal edilmesine sebep olacaktır.
    Her ne kadar, kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gereklidir.
    Karardaki yanlış yönlendirmenin hak kaybına yol açacağı açıktır, temyiz yoluna başvurma süresinin yanlış gösterilmesi bozma sebebi olmalıdır. Hakimin lehe verdiği karar hak sahibinin hak kaybına yol açacak şekilde yorumlanamaz. Kararın hüküm kısmı bir bütün olarak temyize tabidir.
    Bu gibi hallerde, usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması, mahkemenin kanun yolu ve süresini hatalı belirlemesi halinde, kararda belirtilen süreye uyularak yapılan kanun yolu başvurusunun, adil yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında süresinde yapıldığının kabul edilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, temyiz başvurusu süresinde kabul edilerek, temyiz incelemesinin yapılması gerektiğini düşündüğümden, sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.

    KARŞI OY YAZISI

    Mahkemece verilen kararda, dosyanın daha önce Yargıtay incelemesinden geçip bozulmuş olması nedeniyle 8 gün içinde temyize tabi olmasına rağmen, gerekçeli kararda yasa yolu olarak “istinaf yasa yolu açık olmak üzere iki hafta” olarak belirtilmiştir. Bu karar, istinafa başvuran davacı vekiline 13.01.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili bu kararı 8 gün geçtikten sonra ancak mahkemenin kararında belirttiği süre olan iki hafta dolmadan istinaf etmişlerdir.
    Buradaki ihtilaf; esasen temyize tâbi bir kararın, mahkemece yanlış değerlendirme yapılarak istinafa tabi olduğunun kararda bildirilmesi ve davalıların da mahkeme kararında belirtilen kanun yoluna belirtilen süre içinde istinaf başvurusu yapmış olması nedeniyle bu başvurunun süresinde ve usulüne uygun olup olmadığından kaynaklanmaktadır.
    Anayasanın 40. maddesinde “(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/16 md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” Hükmü yer almaktadır.
    Yine, 6100 sayılı HMK nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinin (ç) bendinde; “Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresinin” kararda yer alması gerektiği, belirtilmiştir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kararlarında, kanun yollarına başvuruyu adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirmektedir.
    Yukarıda da belirtildiği üzere bir kararın istinafa veya temyize tâbi olup olmadığını belirleme görevi hâkime verilmiştir. Hâkim, hükmünün hangi kanun yoluna tabi olduğunu ve süresini kararında doğru olarak belirtmek zorundadır.
    Bir hükmün hangi kanun yoluna tabi olduğunu belirlemek hukuki bir muhakemeyi gerektirmektedir. Nitekim bu konuda zaman zaman Yargıtay ile Bölge Adliye Mahkemeleri ya da ilk derece mahkemeleri arasında da görüş ayrılıkları olmaktadır.
    Olayımızda verilen hüküm esasında istinafa tabi bir hükümdür. Ancak, daha önce dosya Yargıtaya gelip bozulduğu için yerel mahkemece verilen karar doğrudan Yargıtaya gönderilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu husus yanlış muhakeme edilerek istinafa tabi olduğu kararına varılmıştır. Mahkemenin dahi yanlış bir değerlendirme yaptığı bir konuda hukuk eğitimi almamış kişilerin kararda yazanın aksine doğru bir değerlendirme yapmasını beklemek hakkaniyete uygun düşmeyeceği gibi, mahkemenin kararında bildirdiği kanun yoluna başvuran tarafın başvurusunu hak kaybına yol açacak şekilde aleyhine değerlendirip kanun yoluna müracaatını engelleyecek biçimde yorumlamak adil yargılanma hakkının da ihlali niteliğindedir.
    Kanun yolu süresinin yanlış bildirilmesinden farklı olarak kanun yolunun yanlış yazılmış olması, bu hususun tespitinin bir hukukî muhakemeyi gerektirmesi nedeniyle kanun yoluna başvuran kişinin aleyhine değerlendirilemeyeceği ve adil yargılama ilkesine aykırılık teşkil edeceği, bu nedenlerle yapılan kanun yolu başvurusunun süresinde olduğu kanaatinde olduğumdan temyiz süresinin geçirildiğine dair çoğunluk görüşüne katılmayarak temyiz incelemesinin yapılması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi