8. Hukuk Dairesi 2012/822 E. , 2012/9105 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali, tescil ve tazminat
... ile ... aralarındaki tapu iptali, tescil ve tazminat davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 06.07.2011 gün ve 189/180 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili; vekil edeninin, Ezine İlçesi sınırları içerisinde dava dışı şirket adına taşınmaz topladığını, kendisi bedellerini ödeyerek taşınmazları satın aldığını ve dava dışı şirkete devrettiğini, ne var ki şirket ile arasındaki anlaşmanın bozulduğunu, davalıya dava konusu 40 parsel sayılı taşınmaz için 10.000,00 TL para ödediğini, davalının tapu kaydını devir etmediğini açıklayarak öncelikle davalı üzerine olan tapu kaydının iptali ve adına tescilini bu mümkün olmazsa davalıya ödenen 10.000,00 TL’nin sözleşme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı def"inde bulunmuş, ayrıca davacının davada aktif taraf sıfatının bulunmadığını, satışın geçerli olmadığını, satış bedelinin vekil edenine ödenmediğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, resmi şekilde yapılamayan taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçersiz olduğu, davacı yanın dayandığı 25.11.2000 tarihli belgede davacının imzasının bulunmadığı, anılan belgede dava konusu taşınmazın dava dışı şirkete satışının olacağının belirtildiği ve belgede belirtilen satış bedelinin davalıya ödendiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dava konusu 40 sayılı parsel, 27.12.1966 tarihinde tapulama yoluyla davalı adına tescil edilmiştir. Davacı vekili, tapu dışı satışa dayanarak istekte bulunmuştur. Harici satışın yapıldığı tarihte dava konusu taşınmaz, tapuda kayıtlı bulunan bir yerdir. Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın haricen satışı Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 213 ve Tapu Kanununun 26. maddesi hükümleri karşısında geçersizdir. Böyle bir satış, haricen satın ve devralan kişiye tapu kaydının iptali ve adına tescili yönünde bir hak bahşetmez. Bu nedenle, tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bundan ayrı, davacı vekili iptal ve tescile ilişkin isteğinin kabul edilmemesi halinde, davalıya ödenen 10.000 TL"nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir. Davacının dayandığı "satış sözleşmesi" başlıklı 25.11.2000 tarihli belgede "... 40 nolu parselde bulunan 13000 m2 taşınmazımı İstanbul"da bulunan KİPTAŞ AŞ"ne sattım. Satış bedelinin on milyar nakit ve Vakıflar Bankası Ezine Şubesinde ..."ya ait 304200 nolu hesaptan adıma (28.08.2000 tarihli sözleşme uyarınca) tanzim edilen tarihsiz ve başkalarına ciro etmemem kaydı ile "8 milyar" TL"lik 8621908 nolu çekle ..."dan aldım. ..."nın daveti üzerine Ezine Tapu Müdürlüğüne giderek KİPTAŞ"a satışını yapıp takriri vererek mezkur çeki tahsil edeceğim. Tapu Müdürlüğüne gidip takririni vermediğim veya bedel arttırımına gittiğim taktirde ..."nın uğradığı her türlü kayıp ve zararı ana paranın dışında oluşacak tazminatı dahi itirazsız ödeyeceğimi kabul, beyan ve taahhüt ederim. İşbu sözleşmeyi okuyarak, bilerek kabul ile imzaladım...." ibareleri geçmektedir. Davacı vekili, 26.04.2010 tarihli dilekçesinde; davaya konu taşınmazın 10.000 TL"ye satıldığı ve satış bedelinin nakit ve çek olarak verildiğini açıklamıştır. Bu kapsamda,Vakıflar Bankası"nın 13.01.2011 tarihli karşılık yazısında, davacı yanın dayandığı adi yazılı belgede taşınmazın satış bedeli olarak davalıya verildiği belirtilen 8.000 TL tutarındaki 8621908 nolu çekin tahsil edilmediği bildirildiğine ve davacı yanca 8.000 TL"nin satış bedeli olarak davalıya ödendiği ispat edilemediğine göre, davacı vekillinin aşağıda belirtilen husus dışında yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle hükmün bu bölümlerinin açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
Davacı vekilinin diger temyiz itirazlarına gelince; davacı yanın dayandığı ve yukarıda belirtilen 25.11.2000 tarihli adi yazılı belgede, açıkça bir miktar satış bedelinin davacı tarafından nakit olarak davalıya ödendiği açıklaması vardır. Davalı vekili, anılan adi yazılı belgedeki davalıya ait olduğu iddia edilen imzayı inkar etmemiştir. Davacı vekilinin 26.04.2010 tarihli dilekçesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, satış bedelinin taraflarca 10.000 TL olarak kararlaştırıldığı, bu bedelinin 2.000 TL"sinin nakit olarak kalan 8.000 TL"nin ise çek olarak davalıya verildiği anlaşılmıştır. Anılan adi yazılı belgede davacının imzasının bulunmasının önemi bulunmamaktadır. Hal böyle iken, davacı tarafından davalıya dava konusu taşınmazın harici satışı kapsamında 2.000 TL ödendiği sabittir. 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Bilindiği üzere, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilmemelidir. Davacının, harici satış nedeniyle davalı yana satış bedelinin 2.000 TL"lik kısmını ödediği sabit olduğuna göre, harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gözetilerek satış bedelinin verildiği tarihten dava tarihine kadar altın, döviz fiyatları, tefe-tüfe endeksleri, memur maaş katsayısı, işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik etkenler uyarınca uyarlaması yapılarak ulaşacağı değerin (miktarın) belirlenmesi, bu konuda bir mali müşavir veya muhasebeci ile bir bankacıdan gerekçeli ve denetime açık rapor alınması gerekir. Mahkemece, bu hususun gözden kaçırılarak bedel isteğinin 2.000 TL"lik kısmı bakımından da yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün yukarıda belirtildiği üzere bedele ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve aşağıda dökümü bulunan 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2,75 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 12.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.