10. Hukuk Dairesi 2016/13936 E. , 2016/11462 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, aksine kurum işleminin iptali ile maluliyet aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yazılı gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Görülmekte olan dava, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra henüz derdest olup, sosyal güvenlik hukukunun kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle, sigortalı veya hak sahipleri lehine getirilen yasal düzenlemelerin derdest davalara da uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi ile tüm sigortalılar açısından “malul sayılma” şartları yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a) 25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır.
Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen maddeler gereği maluliyet tahsisi taleplerine ilişkin olmak üzere, aylık bağlanması için Kurumca yapılacak işlemler ve gerekli prosedürün belirlenmesi hususunda davalı Kurumca 01.10.2008 tarihinde 5510 sayılı Kanunun maluliyet sigortası ile ilgili hükümlerinin de yürürlüğe girmesiyle birlikte 11.10.2008 tarihli Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kabul edilmiş iken, 28727 sayılı ve 03.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Eldeki davada, bozma sonrasında aldırılan raporlar içeriğine göre 12.04.2012 tarihli Adli Tıp Genel kurulunca verilmiş raporun maddi hataya dayalı olduğunun kabulü yerinde ise de, sonradan aldırılan raporların da usulünce ve özellikle lehe olabilecek Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile getirilen hükümlerin dikkate alınmadığı görülmektedir. Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği ile daha önceki yönetmeliklere ek olarak yayımlanan hastalık listelerinin kapsamı değiştirilmiş olup, davacılar murisi hakkında bu yönetmelik hükümlerinin de irdelenmesi gereği dikkate alındığında, belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde mahkemece, davacılar murisi hakkında yukarıda bahse konu 01.09.2013 tarihli Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde maluliyet aylığı almaya hak kazanıp kazanmadığı, maluliyeti mevcut ise başlangıç tarihini de belirtecek şekilde Adli Tıp Genel Kurulundan bir kez daha aldırılacak rapora göre davacının talebinin 5510 sayılı Yasanın 25, 26 ve 28. maddeleri kapsamında irdelenerek infaza elverişli şekilde bir karar verilmesi gerekir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilerek yapılacak araştırma ve değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacılar avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacılara iadesine, 21.09.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.