1. Hukuk Dairesi 2013/5363 E. , 2013/8599 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : YARGILANMANIN YENİLENMESİ
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar;..... mirasçıları olduklarını, yargılamanın iadesi talebine konu dava dosyasındaki 24/12/1979 tarihli, ilk bozma ilamından 13 gün sonra 06/01/1980 tarihinde davacı ...."ın öldüğünü ancak .... mirasçılarına bir tebligat yapılmadan, vekil aracılığıyla yargılamanın yürütüldüğünü, vekilin ölümle birlikte temsil yetkisinin dolayısıyla vekalet görevinin sona erdiğini, davacı ve davalının amca çocukları olup aynı köyde taksim yoluyla paylaşılan evi müştereken kullandıklarını, murisin ölümünden haberdar oldukları halde mahkemeye bildirmediklerinden kötüniyetli olduklarını, mirasçıların yokluğunda davaya devam edilemeyeceğini, taraf ehliyetinin sağlanmadığını, vekalet ilişkisi sona eren vekilin davayı takip edemeyeceğini, yaptığı tüm işlemlerin yok hükmünde olduğunu vurgulayarak 17/12/2008 tarihli kadastro tespit çalışması sırasında zilyetlik iddiasında bulunarak yargılamanın iadesine konu edilen karara dayandıklarını, ilgili kararın kadastro tespit sonucunu etkileyeceğini ve yargılamaya mirasbırakan ...."ın ölüm tarihi olan 06/01/1980 tarihinden itibaren kaldığı yerden devam edebilmek için 1980/282 Esas, 1980/294 tarihli kararın HUMK"nun 445. maddesi uyarınca ortaradan kaldırılması isteği ile eldeki davayı açmışlardır.
.... mirasçısı olan bir kısım davalılar yargılamanın iadesi koşullarının gerçekleşmediğini davacıların dava açmakta hukuki yararları olmadığını kesinleşmiş hükmün hukuki sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar verilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuşlar, bir kısım davalılar ise, davaya karşı beyanda bulunmamışlardır.
Mahkemece; davacı ...."ın ölüm tarihinde mirasçılarından bir kısmının reşit olduğu mirasbırakanları babaları ile davalıların murisi olan amcaları arasındaki davadan haberdar olmamalarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, lehlerine olan ilk mahkeme kararı ile bozma ilamından haberdar olan davacıların murislerinin ölümünden sonra henüz kadastrosu yapılmamış olan taşınmazla ilgili olarak kendileri için kesin hüküm teşkil edecek şekilde karar verilmesini önlemek amacıyla murislerinin ölümünü mahkemeye ve hatta murislerinin vekiline bildirmeyen davacıların bu defa yargılamanın iadesini talep etmelerinin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edeceği öteyandan davalı olarak gösterilen ..."ın, davalı .... mirasçısı olmadığı bu kişi hakkındaki davadan feragat edildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.5.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... vd. vekili Avukat ve diğer davalı asiller gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi..... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava; yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.
Yargılamanın iadesi istenilen .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1974/1089 Esas, 1979/130 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacısının ...., davalısının .... olduğu, mirasbırakanı ..... 1308 tarih, 95-96 nolu, tapulu taşınmazın bir bölümüne davalının yapılaşmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunulduğu, davanın yapılan yargılaması sonunda 1308 tarih, 95 nolu taşınmazda tapu maliki ..."nın tek mirasçısı olduğu, davalının paydaş olduğunu kanıtlayamadığı gerekçesiyle 17/05/1979 tarihinde elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verildiği, davalının temyizi üzerine Dairenin 24/12/1979 tarih, 1979/14622 Esas, 14909 Karar ilamı ile "..davacının murisi .... tapu kaydına dayalı olarak elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuş ise de davalının çekişmeli taşınmazda 60 yılı aşkın süreden beri nizasız fasılasız zilyet olduğu, davacının murisinin de 1927 "de öldüğü, taşınmazın tapulama bölgesinde olduğu, dayanak tapu kaydının 766 sayılı Yasanın 32/d maddesi gereğince hukuki değerini yitirdiği,bu nedenle davanın reddi gereğine" değinilerek bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği, davacının karar düzeltme talebinin Dairenin 25/04/1980 tarih, 1980/5055 Esas, 1980/5710 sayılı ilamı ile reddedildiği, mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde 30/12/1980 tarih, 1980/282 Esas, 1980/294 sayılı karar ile davanın reddedildiği, kararın davacı vekilince temyizi üzerine sonuç olarak Dairenin 02/10/1982 tarihli kararı ile onandığı, ancak onama ilamının taraf vekillerine tebliğine ilişkin tebligat mazbatalarının bulunmadığı gibi dosyada, karar kartonunda da kesinleştiğine dair bir açıklamanın olmadığı anlaşılmaktadır.
Gerçekten de; .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1974/1089 Esas, 1979/130 sayılı davanın kabulüne ilişkin kararın ilk kez Dairenin 24/12/1979 tarihli ilamı ile bozulduğu, davacı ...."ın 06/01/1980 tarihinde öldüğü ancak mirasçıların davaya dahil edilmeden, vekili aracılığıyla yargılamanın sürdürüldüğü, hükmüne uyulan bozma ilamı sonucunda davanın reddedildiği ve sonuçta 02/10/1982 tarihli ilamla red kararının onandığı, ilgili kararın kesinleştirildiğine dair bir şerhin bulunmadığı, taşınmazın yeraldığı bölgede başlatılan 17/12/2008 tarihli kadastro tespit çalışmaları sırasında davalının mirasçılarının red kararına dayanarak zilyetlik iddiasında bulundukları, davalılar lehine yapılan kadastro tespitine karşı .... Kadastro Mahkemesinde açılan 2009/151 Esas sayılı, tespite itiraz davasına esas alınmak üzere yargılamanın iadesi istekli davanın açıldığı, mahkemece davacıların dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı, dava açmakta kötüniyetli oldukları, yargılamanın iadesi koşulları gerçekleşmediği sonucuna varılarak talebin reddine karar verildiği görülmektedir.
Bilindiği üzere; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu 445. maddesinde düzenlenen yargılamanın iadesi ancak kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir. Yukarıda açıklanan olgular karşısında 30/12/1980 tarih, 1980/282 Esas, 1980/294 sayılı davanın reddine ilişkin onanma ilamının davacı yanın mirasçılarına tebliğ edilmediği gözetildiğinde kararın kesinleştiği söylenemez. O halde 1086 sayılı HUMK"nun 445. maddesinde ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 374. ve 375. maddesinde paralel düzenlemeler karşısında yargılamanın iadesi koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine ilişkin karar verilmesi doğru ise de mahkemenin davacı yanın dava açmakta kötüniyetli olduğu yönündeki değerlendirmesinin isabetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; davacıların murisinden intikal eden ve kadastro tespitinde tapu kaydına dayalı olarak 130 ada, 121 parsele revizyon gördüğü ve .... Kadastro Mahkemesinin 2009/151 Esas sayılı tespite itiraz davasına konu olan taşınmazın mülkiyet durumunun belirlenmesinde elatmanın önlenmesi ve yıkım davasında alınacak sonucun bağlayıcı olacağı dolayısıyla dava açmakta hukuki yararları olduğu gibi 1086 sayılı HUMK"nun 79 maddesi uyarınca da hiç kimsenin kendisi ile ilgili bir konuda dava açmaya ve takibe zorlanamayacağı gibi, murislerinin ölümünü mahkemeye bildirmeyip, mahkeme lehlerine olarak verilmiş iken Dairenin bozma ilamıyla aleyhlerine dönen men"i müdahale davasını takip etmeyen davacıların kötüniyetli olarak addedilmesinin TC.Anayasasının 36. maddesi ile teminat altına alınan hak arama hürriyeti ile bağdaşmadığı, dolayısıyla mahkemenin gerekçesinin hukuki bir dayanağının olmadığı açıktır.
Diğer taraftan, 818 sayılı Borçlar Kanununun 397/1. maddesindeki düzenleme karşısında (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 513/1.) vekil edenin ölümü ile vekalet yetkisinin sona ereceği de tartışmasızdır.
Hal böyle olunca; dosya içeriğine, toplanan delillere ve özellikle, davacı yanın dilekçesinde bildirdiği vakıaların 1086 sayılı HUMK’nun 445. maddesinde sayılı nedenlerden hiçbirine uymadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olması bu gerekçe ile sonucu itibariyle doğru olduğuna göre, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün (6100 sayılı HMK"nın geçici 3/2. maddesi gereğince) ONANMASINA, 28.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.