16. Hukuk Dairesi 2015/7273 E. , 2015/9809 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MANAVGAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/01/2014
NUMARASI : 2011/601-2014/74
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Dava konusu 2126 ada 6 parsel sayılı 279,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz S. Köyü çalışma alanında yapılan kadastro sonucu 766 sayılı Yasa uyarınca tespit harici bırakılmışken (ve her ne kadar sonradan 1972 yılında Köy Tüzel Kişiliği adına 483 sayılı parsel olarak tespit yapılmış ise de, bu tespite Mal Müdürlüğünün itirazı üzerine Tapulama Komisyonu tarafından tespitin iptali ve mera olarak sınırlandırma kararı verilmiş, buna karşı Köy Tüzel Kişiliğinin açtığı dava sonucu Tapulama Mahkemesince görevsizlik kararı verilmiş ve bu kararın temyizen incelenmesinde Yargıtay"ca “766 sayılı Tapulama Kanunu"nun 46/2. maddesi hükmünce ikinci kez yapılan tapulamanın bütün sonuçları ile hükümsüz sayılmasına” sözlerinin yazılmasına ve düzeltilen bu şekliyle hükmün onanmasına hükmedilmiş olup, Tapulama Mahkemesi"nin görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine de Asliye Hukuk Mahkemesi"nce “HUMK"nın 193. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmiş olmakla tespit harici niteliğini korurken) Manavgat Belediyesi tarafından yapılan imar uygulaması kapsamında 20.07.2004 tarihinde 48214 metrekare yüzölçümüyle 1155 sayılı parsel olarak ihdas yoluyla davalı Hazine adına tescil edilip, bu parselin şuyulandırılması sonucu oluşturulan imar parsellerinden olup, 20.07.2004 tarihinde imar düzenlemesiyle Hazine adına kaydedilmiştir. Davacı O.. Ü.., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmaz hakkındaki davalar nedeniyle taşınmazın 1987 yılında tescil harici bırakıldığı ve davacının başvurusu üzerine 2003 yılında davacı hakkında ecrimisil takdirine başlandığı, davacının ve önceki devir edenin zilyetliğinin bu nedenle çekişmesiz olmadığı, tescil harici bırakılma tarihi olan 1987 yılı ile ecrimisil tahakkuk tarihi olan 2003 yılları arasında kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava konusu taşınmaz, 1964 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tescil harici bırakılmış, 1972 yılında Köy Tüzel Kişiliğinin talebi ile tekrar tapulama çalışması yapılmış olup bu çalışmaya karşı açılan dava sonucunda Yargıtay"ca ""766 sayılı Tapulama Kanunu"nun 46/2. maddesi hükmünce ikinci kez yapılan tapulamanın bütün sonuçları ile hükümsüz sayılacağına"" karar verilmiştir. Şu halde taşınmazın tescil harici bırakıldığı tarih 1964 yılı olup, davacının bayii Önder tarafından 1975 yılında taşınmaz üzerinde zilyetliğin başladığı, 2000 yılında davacıya satıldığı dosya kapsamı ile sabittir. 2003 yılında tahakkuk ettirilen ecrimisiller davacı tarafça ödenmiş ancak davanın açıldığı tarihe kadar taşınmaz üzerinde zilyetlik sürdürülmüştür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 24.09.2003 gün 2003/8-592 Esas, 508 Karar, 05.05.2004 gün 2004/8-252 Esas, 257 Karar ve 09.06.2004 gün 2004/7-327 Esas, 348 Karar sayılı ilamlarında vurgulanan ve Dairemizce de benimsenen ilke gereği uzun yıllardan beri bir taşınmaza malik sıfatıyla zilyet olan, gerek Türk Medeni Kanunu"nun 713. maddesi gerekse Kadastro Kanunu"nun 14 ve 17. maddelerindeki taşınmaz mal kazanımına ilişkin koşulları lehine gerçekleşen kişinin, cebri icra tehdidi altında Hazine tarafından istenen işgal tazminatını ödemesi aleyhine yorumlanamaz. Davacının amacı Hazine tarafından istenen işgal tazminatını ödemediği takdirde hakkında Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanacak olması nedeniyle taşınmazların elinden çıkmasına engel olmaktır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki zilyetlikle iktisap edilebilir nitelikteki taşınmaz üzerinde, Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 2004 yılına kadar 20 yıllık iktisap süresi, eklemeli zilyetlik de dikkate alındığında davacı yararına dolmuştur. Bu durumda davacının ecrimisil ödemesi Hazinenin üstün mülkiyet hakkını kabul ettiği ve fer"i zilyet olduğu anlamına gelmeyeceği gibi kazanım koşulları oluşmuş mülkiyet hakkından vazgeçtiği anlamına da gelmez. Hal böyle olunca, taşınmazın komşularının, benzer nitelikteki davalar sonucunda hükmen davacı kişiler adına tapuya bağlandıkları da dikkate alınarak davanın kabülüne karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı O.. Ü.."ın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 07.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.