20. Hukuk Dairesi 2013/7884 E. , 2014/877 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ....Mahallesi, 2401 ada 30 parsel sayılı 1372,42 m² yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasıyla, davacı gerçek kişi ise, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği savıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davacı gerçek kişinin davasının reddine, davacı Hazinenin davasının kabulüne ve dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline ilişkin verilen karar, davalı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20.03.2012 gün ve 2012/2702 - 4196 sayılı karar ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde kalıp kalmadığı saptanmalı, orman kadastrosu içinde kaldığının saptanması halinde davanın kabulüne karar verilmeli, taşınmazın orman tahdidinin dışında kaldığı belirlendiği takdirde ise, öncesi, orman niteliği ve hukuki durumu belirlenmeli ve eğimi doğru olarak hesaplanmalı, mahkemenin 2010/519, 2010/513, 2010/632, 2010/531, 2010/643, 2010/491, 2010/629 ve 2010/600 Esas sayılı dosyalarında tarafların ibraz ettiği tapu kayıtlarının taşınmazı ne okudukları belirlenmeli, toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli, varsa üzerilerindeki ağaçların yaşları dağılımları, cinsleri hususunda rapor alınmalı, taşınmazların bulunduğu 2400, 2401, 2404 ve 2405 nolu adaların bir bütün halinde yüzölçümleri dikkate alındığında 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde belirtilen orman içi açıklık konumunda bulunmadıkları nazara alınmalı, 1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğraflarında çekişmeli yerlerin henüz hiç işlenmemiş durumda olduğu saptandığı takdirde, henüz zilyetlik olgusunun başlamadığı, dolayısıyla zilyetlikle kazanma süresinin dolmadığı düşünülmeli, halen kültürel bir faaliyet bulunup bulunmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenmeli, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, yerel bilirkişi ile zilyetlik tanıkları, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit bilirkişileri de tanık olarak dinlenmeli, gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca getirilen sınırlamanın aşılıp aşılmadığı belirlenmeli...” denilmiştir.
Yargılama sırasında 11.04.2013 tarihli keşif zaptındaki beyan ile davalı vekili, 11.08.1955 tarih ve 9 sıra sayılı tapu kaydına dayanmıştır.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davacı Hazinenin davasının reddine, davacı gerçek kişinin davasının kabulüne ve dava konusu taşınmazın kadastro tesbitinin iptali ile tarla niteliğiyle davacı ... adına tesbit ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 20 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 26.12.1989 tarihinde yapılan ve 08.06.1990 - 08.12.1990 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Daha sonra 13 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 4999 sayılı Kanuna göre yüzölçümü ve fennî hataların düzeltilmesi çalışması 29.01.2010 tarihinde yapılmış ve 02.02.2010 – 02.03.2010 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 21/01/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.