20. Hukuk Dairesi 2013/7862 E. , 2014/880 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Yasirali Mahallesi 2401 ada 13 parsel sayılı 944,79 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline ilişkin verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle Dairenin 16.04.2012 gün 2012/2862-5863 sayılı karar ile “...çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde kalıp kalmadığı saptanmalı, orman kadastrosu içinde kaldığının saptanması halinde davanın kabulüne karar verilmeli, taşınmazın orman tahdidinin dışında kaldığı belirlendiği takdirde ise, öncesi, orman niteliği ve hukuki durumu belirlenmeli ve eğimi doğru olarak hesaplanmalı, mahkemenin 2010/519, 2010/513, 2010/632, 2010/531, 2010/643, 2010/491, 2010/629, 2010/600 Esas sayılı dosyalarında tarafların ibraz ettiği tapu kayıtlarının taşınmazı ne okudukları belirlenmeli, toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli, varsa üzerilerindeki ağaçların yaşları dağılımları, cinsleri hususunda rapor alınmalı, taşınmazların bulunduğu 2400, 2401, 2404 ve 2405 nolu adaların bir bütün halinde yüzölçümleri dikkate alındığında 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde belirtilen orman içi açıklık konumunda bulunmadıkları nazara alınmalı, 1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğraflarında çekişmeli yerlerin henüz hiç işlenmemiş durumda olduğu saptandığı takdirde, henüz zilyedlik olgusunun başlamadığı, dolayısıyla zilyedlikle kazanma süresinin dolmadığı düşünülmeli, halen kültürel bir faaliyet bulunup bulunmadığı, zilyedlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenmeli, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, yerel bilirkişi ile zilyedlik tanıkları, zilyedliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tespit bilirkişileri de tanık olarak dinlenmeli, gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca getirilen sınırlamanın aşılıp aşılmadığı belirlenmesi...” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın kadastro tesbitinin iptali ile tarla niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 20 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 26.12.1989 tarihinde yapılan ve 08.06.1990–08.12.1990 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Daha sonra 13 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 4999 sayılı Kanuna göre yüzölçümü ve fenni hataların düzeltilmesi çalışması 29.01.2010 tarihinde yapılmış ve 02.02.2010 – 02.03.2010 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna ve hükme esas alınan bilirkişi raporları ile tarımsal faaliyet yapabilmek için çekişmeli taşınmaza toprak taşıması yapıldığı, başka bir yerden toprak getirmek suretiyle dava konusu taşınmazın, tarım arazisi haline getirilmesinin 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca imar ve ihya olarak değerlendirilemeyeceğine göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A madde gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve temyiz harcının istek halinde iadesine 21/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.