Esas No: 2021/14891
Karar No: 2022/3393
Karar Tarihi: 24.02.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/14891 Esas 2022/3393 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/14891 E. , 2022/3393 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası hakkında mahkemece verilen hükmün süresi içinde davacı vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, meydana gelen kazada davacının yaralandığını ve malul kaldığını, davalıların ise kazaya neden olan iki aracın işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacıları olarak zarardan sorumlu olduklarını açıklayıp 5.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır.
Davalılar kusura ve tazminat miktarına itiraz ederek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, bozma ilamı, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 32.038,65 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiş, hüküm, davacı vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, bozmaya uygun karar verilmiş olmasına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin inceleme yapılmasının mümkün olmamasına göre, davalı ... vekili, davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazı yönünden yapılan incelemede;
2-Dava trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarara dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan
kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında,
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K'nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, davacı yararına takdir olunan manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Davalı ...’nin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
3-Davacı vekili, meydana gelen kazada davacının yaralandığını ve malul kaldığını açıklayıp tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece bozma ilamından önce verilen ilk hükümde davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 32.068,65 TL’nin tahsiline karar verilmiş, anılan kararın bozulması üzerine bozma ilamından sonra verilen temyize konu kararda maddi tazminatın ilk hükümden fazla çıktığı, usulü kazanılmış haklar gereğince fazla belirlenen zarardan sorumlu tutulamayacağı belirtilmiş ancak mahkemece hangi miktarın kabul edildiği(güncel veriler ile hesaplanan miktarın mı, eski verilere göre hesaplanan miktarın mı esas alındığı) açıkça belirtilmemiştir. Varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Mahkeme kararları gerekçesiz olamayacağı gibi şüphe ve tereddüt içeren gerekçelere de yer verilemez. Buna göre davacının ek dava ile bakiye zararlarını talep edebileceği ve eldeki bu davanın kesin delil oluşturacağı gözetildiğinde mahkemece davacının zararının net ve kesin şekilde hükmün gerekçesinde belirtilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan mahkemece bozma ilamından önce alınan raporda davacının maluliyet oranı %39.2 olarak belirlenmiş, anılan maluliyet oranı esas alınarak alınan tazminat raporunda davacının maddi zararı 32.068,65 TL olarak belirlenmiş, hükmün temyizi üzerine, Dairece, davalı yararına olmak üzere maluliyet raporunun usulüne uygun olmadığı, usulüne uygun maluliyet raporu alınması gerektiği yönlerden bozulması üzerine alınan maluliyet raporunda davacının maluliyet oranı %36 olarak belirlenmiş ve bu oran esas alınarak yapılan tazminat hesabında güncel veriler kullanılmadığı halde davacının zararı 39.231,57 TL olarak belirlenmiştir. Bozma ilamı öncesinde ve bozma ilamı sonrasında alınan her iki tazminat raporunda aynı veriler kullanıldığı halde maluliyet oranı daha düşük (%36) olan raporda neden daha yüksek tazminat miktarının belirlendiği de anlaşılamamıştır.
Anılan karar ve hesaplama yöntemi hatalı olup bozmayı gerektirmektedir. Zira, bozma ilamından önce verilen ilk karar davacı tarafça temyiz edilmiş ve davacı tarafın tüm temyiz itirazları reddedilerek davacı yönünden kesinleşmiş ve hüküm davalı tarafın yararına bozulmuş olmakla bozma ilamı ile birlikte davalı yararına kazanılmış hak doğmuştur. Aksi halde davalı yararına hükmün bozulmasından sonra güncel veriler ile yeniden hesaplama yapılması, temyiz itirazı kabul edilen davalının yararına değil aleyhine olacaktır.
Kaldı ki, bozma ilamından sonra tazminatın belirlenmesi için alınan raporda, tazminata esas alınan verilerde kök rapordan farklı hiç bir değişiklik (gelir, ödeme vs.) olmamıştır. Bu nedenle bozma ilamı sonrasında alınan raporda bilirkişi tarafından sadece bozma ilamı doğrultusunda alınan maluliyet raporunda belirlenen %36 maluliyet oranı üzerinde bozma ilamı öncesindeki hükme esas alınan raporda kullanılan verilerin (asgari ücret miktarı, işleyecek dönem başlangıcı, işlemiş dönem sonu gibi) kullanılarak rapor düzenlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Buna göre mahkemece, yukarıda değinilen hususlar doğrultusunda karar verilmesi yönünde hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekili, davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı ve davalı ... yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1.605,90 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılar ... ile ...'dan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ...'ye geri verilmesine, 24/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.