3. Hukuk Dairesi 2013/2986 E. , 2013/4676 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde şimdilik 8.000 TL alacağın yasal faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesinde, hissedarı bulunduğu taşınmazı davalılara mahsul ekmek üzere verdiğini, aralarındaki sözlü anlaşmaya göre hem masrafların, hem de elde edilecek gelirin aralarında eşit olarak paylaşılacağının kararlaştırıldığını, ancak davalının, davacıya bir ödemede bulunmadığını beyan ederek, şimdilik 8.000 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında, davacı ile aralarındaki anlaşma gereğince, tarlaya ekim yaptığını, davacının hiçbir masrafa karışmadığını, ayrıca üründen zarar ettiğini, gelir elde edemediğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tanık beyanlarına göre tarladan herhangi bir gelir elde edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanununda "Adi şirket" ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda "Adi ortaklık sözleşmesi" başlıkları altında yapılan tanımlarda adi ortaklık, "iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir" şeklinde tanımlanmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, davanın açılış tarihi (25.06.2009) itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte bulunduğundan dolayı uyuşmazlığın, bu kanunun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Adi ortaklık sözleşmesi geçerlik şekli olarak herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir.
Ayrıca adi ortaklık ilişkisinde, bir ortak tarafından açılan alacak talebi, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar.
Somut olayda, davacı taraf, aralarındaki anlaşmaya göre ortak ekilen tarladan elde edilen üründen kendisine ait payın verilmesini talep ettiğine göre, artık bu talebin adi ortaklığın tasfiyesi olarak nitelendirilmesi gerekmekte olup, uyuşmazlığın Borçlar Kanununun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
HUMK.’nun 76. maddesi (HMK. m . 33) uyarınca, davada maddi olguların açıklanması taraflara, ileri sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddelerinin tespit edilmesi ise, hakime ait bir görevdir.
Davacının iddiası ve davalının açıklamalarına göre,taraflar arasında 2008 yılı içinde,davacıya ait tarlanın ekilmesi ve elde edilen ürünün paylaşılması konularında ortaklık kurulmak üzere sözlü anlaşma yapılıp, akabinde ortaklığın fiilen son bulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yapılması gerekir.
Dava konusu olayda; davacı, davalılar ile yaptığı ortaklık nedeni ile kendisine pay verilmediğini belirterek, alacak isteğinde bulunmuştur. Davalılar ise, davacı ile ortaklık yaptıklarını, ancak davacının masraflara katılmadığını, elde edilen üründen de zarar ettiklerini bildirmişler, mahkemece de taraflar arasındaki ortaklığın varlığı kabul edilmiş, ancak davalıların ürün elde edemedikleri ve davanın ispat edilemediği gerekçesi ile dava reddedilmiştir.
Taraflar arasında ortaklığın varlığı kabul edildiğine ve dava konusu tarlada davalıların idareci ortak olarak bulundukları anlaşıldığına göre, ortaklık ile ilgili hesabın davalılar tarafından verilmesi gerekir.
Öyle ise mahkemece; öncelikle idareci ortaktan ortaklığa ait alacak ve borçlar ile yaptığı masraflara ilişkin hesap istenmeli verilen hesapta tarafların anlaştıkları hususlar ile anlaşamadıkları hususlar belirlenmeli, anlaşma sağlanamayan kalemlerde ilgili taraftan delilleri istenilip toplanmalı, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak ortaklığın dava tarihi itibariyle gerçek alacak ve borç miktarı öncelikle tesbit edilmeli ve sonucuna göre davacı talebi hakkında karar verilmelidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.