Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/5844
Karar No: 2009/8290
Karar Tarihi: 13.7.2009

Çekişmeli Taşınmaz - Elbirliği İle Mülkiyet - Ortaklığın Giderilmesi - Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/5844 Esas 2009/8290 Karar Sayılı İlamı

 

 

1. Hukuk Dairesi 2009/5844 E., 2009/8290 K.

1. Hukuk Dairesi 2009/5844 E., 2009/8290 K.

  • ÇEKİŞMELİ TAŞINMAZ
  • ELBİRLİĞİ İLE MÜLKİYET
  • ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ

 

  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 688 ]
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 701 ]
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 703 ]

"İçtihat Metni"

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, 1018 parsel sayılı taşınmazın murisleri adına kayıtlı olup, davacı A...’in diğer mirasçı K....’in payını haricen satın aldığını, taşınmazda iki katlı ev olup alt katın A.... tarafından kullanıldığını, üst katın ise davalı tarafından tamir edilerek kullanılmaya başlandığını ileri sürerek, el atmanın önlenmesi,ecrimisil ve yıkım isteminde bulunmuşlardır.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, taraf vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S... Ö...’in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu üzerinde kat mülkiyeti ve kat irtifakı kurulmamış, iki katlı bina bulunan taşınmazın tarafların murisi M..."ya ait olduğu, onun 7.10.1994 tarihinde ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği ve davacılar ile birlikte davalının ve dava dışı K... E..."ın taşınmazda 1/4"er oranda hak sabihi oldukları, dava dışı K.... E... 17.11.2006 tarihli belge ile taşınmazdaki irsen malik olduğu 1/4 payını davacılardan A..."e satmakla berabser sicilde bir intikal yapılmadığı gözetildiğinde taşınmazda dört ortağın elbirliği mülkiyeti üzere malik oldukları kayden sabit olup, davacıların çekişme konusu taxınmazdaki binanın ikinci katını davalının işgal ettiğini ve tadilatlar yaparak kullandığın ileri sürerek elatmanın önlenmesi , ecrimisil ve yıkım istekleriyle eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.

Hemen beliutilmelidir ki, 4721 Sayılı Türk Medeni kanununun 701 ila 703. Maddeleri arasında düzenlenen elbirliği mülkiyetine tabi bir şeyde ortaklar arasında çıkan ve çıkacak olan çekişmelerin giderilmesinde her bir odtak terekeye nazaran üçüncü kişi sayılamayacağından Türk Medeni Kanununun paylı mülkiyet hükümlerini düzenleyen 688. maddesi ve devam eden hükümlerinin gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı tartışmasızdır.

Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.

O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.

Somut olaya gelince; yukarıda değirilen ilkeler çerçevesinde taşınmazın irs"en ortağı olan paydaşlarının bütününün katılımıyla taşınmazda harici bir taksim olgusunun bulunmadığı gibi, aynı şekilde tüm ortaklarca taşınmazın tasarrufu bakımından fiili bir kullanım tarzının da yaratılmadığı sabittir.Davacılardan A... taşınmazdaki binanın birinci katını kullanırkan ikinci katını bir takım tadilatlar yaparak davalının kullandığı görülmektedir. Belirtilmeledir ki, bir ortak (veya paydaş) yönünden intifadan men olgusu gerçekleşmedikçe açtığı elatmanın önlenmesi, ecrimisil ... Vs. davasının dinlenmesine olanak yoktur.O halde davacı A..."in açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün doğru olduğu söylenemez.

Diğer taraftan, taşınmaz " ev" vasfıyla tarafların murisi adına kayıtlı olup üzerinde bulunan iki katlı binanın birinci kat davacı A..."in ikinci katı ise davalının tasarrufundadır. Buna göre taşınmazın hakim vasfı gözetildiğinde diğer davacı ve dava dışı ortağın taşınmazda kullanabileceği bir yerin bulunmadığı açıktır.Öyleyse , davacı Şengül yönünden intifadan men olgusunun gerçekleştiği nedeniyle elatmanın önlenmesi yönündeki davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yok ise de davacının taşınmazdaki muris yoluyla irsen malik olduğu payın 1/4 olmasına karşın bu pay üzerinden elatmanın önlenmesine karar verileceği halde 1/3 nispetinde elatmanın önlenmesi isteğinin kabulü doğru olmadığı gibi davacı Ş... yönünden payı oranında belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken bunun da gözardı edilmesi isabetli değildir.

Ayrıca, çekişmeli taşınmaz için açılan ortaklığın giderilmesi yönündeki davanın aynı yer Sulh Hukuk Mahkemesinin 17.1.2006 tarihinde kesinleşen 2005/ 516 esas, 2005/1277 sayılı kararı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiği ve son kayıt durumunun 12.4.2004 tarihinde bildirildiği gözetilerek davanın kararına bağlanmasından önce taşınmazın anılan karar gereğince mülkiyetinde bir değişiklik olup olmadığının tarafların sıfatını ettkileyeceği düşünülerek sorulup saptanmaması da doğru değildir.

Öte yandan, davadaki isteklerin taşınmazın aynına yönelik bulunduğu ve Harçlar Yasanını I. Sayılı tarifesi hükümleri gereğince nisbi harca tabi olduğu, tahsil edilmesi gerekli harcın ise 492 Sayılı Yasanın 16. Maddesi hükmü ve 4.3.1953 tarih 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince tüm isteklerin keşfen belirlenen toplamı olan dava değeri olacağı, buna göre keşfen belirlenen, değer üzerinden harcın ikmal edilmesi gerekeceği aksi takdirde aynı yasanın 30. Ve 32. maddeleri hükümleri uyarınca işlem z yapılması gerekirken bu hususunda kamu düzeriyle ilgili olduğu halde gözetilmemiş olması usul ve yasaya uygun değlidir.

Kabul tarzı itibari ile de, dava dilekçesinde gösterilen dava değeri yerine keşfen belirlenen ve fakat yargılama sırasında harcı ikmal edilmeyen dava değeri üzerinden davacılar yararına avukatlık ücreti tayin ve hüküm altına alınmış olması da isabetsizdir.

Öyleyse, tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan herenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi hükmü gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

 

 



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi