9. Hukuk Dairesi 2020/3478 E. , 2020/19805 K.
"İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : ... Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili müvekkilinin, davalıya ait işyerinde, değişen yükleniciler nezdinde 2004 - 25.04.2015 tarihleri arasında özel güvenlik personeli ( Belediye Başkan Koruması ) olarak çalıştığını ve muvazzaf askerlik hizmeti nedeniyle işten ayrıldığını, ancak kıdem tazminatının ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, izin ücretlerinin de ödenmediğini, çalışma saatleri 08.00 - 20.00 arasında ise de, ortalama saat 22.00’ye kadar çalışmaları olduğunu, ayda 2 – 3 Pazar günü de çalıştığını, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, dini bayramların ilk iki gününde ve resmi bayramlarda çalıştığını, genel tatil ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının son olarak, davalı idarenin ... Temizlik Özel Sağlık Hizm. Big. Gıda İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne ihale ettiği “ ... Belediyesi Birimlerinde Destek Personel Çalıştırılması ” işi kapsamında davalıya ait işyerinde çalıştığını, davacının 25.04.2014 tarihli dilekçesinde, askerlik görevini yapmak üzere 27.04.2014 tarihinde .... Okul ve Eğitim Merkez Komutanlığına teslim olması gerektiğini bildirdiğini, ancak, davacının işten ayrılışının muvazzaf askerlik görevi nedeniyle olmadığını, zira davacının 07.04.2014 – 20.04.2014 tarihleri arasında raporlu olduğunu, ancak raporunun bitiminde 21.04.2014 ve 22.04.2014 tarihlerinde mazeret belirtmeksizin işe gelmediğini, bu durumun tutanaklarla tespit olunduğunu, iş akdinin bu devamsızlıkları nedeniyle feshedildiğini, davacının kıdem tazminatına hak kazanamadığını, yüklenici firmalarca düzenlenen puantaj cetveli ve ücret bordrosunda davacının fazla çalışma yaptıına ya da genel tatil günlerinde çalıştığına ilişkin bir bilgiye yer verilmediğini, dolayısıyla davacının fazla çalışma yapmadığını ve genel tatil günlerinde çalışması bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk derece mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu :
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge adliye mahkemesince, davalı vekilinin istinaf itirazlarının reddine, davacı vekilinin hizmet süresine ve fazla çalışma ücreti alacağına yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile, diğer tüm istinaf itirazlarının reddine ve İlk Derece Mahkemesinin kararının HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz :
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı ve fazla çalışma süresinin hesaplanması noktasındadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu"nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Somut olayda, davacı Belediye Başkan Koruması olarak davalı nezdinde çalışmış olup; dava dilekçesinde, çalışma saatlerinin 08.00-20.00 saatleri arasında olmasınarğamen, ortalama saat 22.00’ye kadar süren çalışmalarının olduğunui başkan koruması olması nedeniytle çoğu zaman gece yarılarına kadar çalışmak zorunda kaldığını, günde en az iki saat ve bazen bunu aşacak şekilde fazla çalıştığınıayda 2-3 defa pazar günleri de çalıştığını ancak karşılığının ödenmediğini ileri sürmüştür. Davalı ise ihale sözleşmesinde 1500 saat fazla çalışma ücretinin ihale bedeline dahil olduğunun kararlaştırıldığını, yüklenici firmalarca düzenlenen puantaj cetveli ve ücret bordrosunda davacının fazla çalışma yaptıına ilişkin bir bilgiye yer verilmediğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince, tanık beyanları gözetilmek suretiyle davacının haftanın 5 günü 08.00-20.00 saatleri arasında çalıştığı, 1,5 saat ara dinlenme tenzili ile haftalık 52,5 saat çalışmasının, 7,5 saat fazla çalışmasının bulunduğu kabul edilmek suretiyle fazla çalışma ücreti alacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alınan ek rapor uyarınca, davacı tanıklarının beyanına göre davacının ayın 2 haftasında, haftanın 5 günü, 08.00-22.00 saatleri arasında çalıştığı, 1,5 saat ara dinlenme kullandığı, haftalık 17,5 fazla çalışma yaptığı; ayın kalan iki haftasında ise haftanın 7 günü 08.00-22.00 saatleri arasında çalıştığı, bu haftalarda haftalık 42,5 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmek suretiyle fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmıştır.
Davacı davalı işyerinde belediye başkanı koruması olarak çalışmış olup; davacı tanığı ... beyanında kendisinin özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, davacı ile aynı şartlarda çalışmadığını ifade etmiş olup; davacının çalışma saatlerine ilişkin kesin ve net beyanda bulunmaktan kaçınmıştır. Diğer davacı tanığı ... ise davacı gibi belediye başkanı koruması olarak çalıştığını belirtmiş olup; dinlendiği tarihte davalı Belediye ile husumetli olduğunu ifade etmiş ise de, söz konusu dosyası davalı temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 08.10.2020 tarihli, 2020/5328 Esas ve 2020/11149 Esas sayılı ilamı ile bozma sonrası onanarak kesinleşmiştir. Buna göre, davacının davalı işyerinde kendisi ile aynı işi yapan davacı tanığı ... dosyasında kesinleştiği üzere, haftalık 14 saat fazla çalışma yaptığının kabulü dosya kapsamı ve işin niteliğine uygun düşmekle, buna göre fazla çalışma ücreti alacağının tespiti gerekirken yazılı şekilde fazla çalışma ücreti alacağı hesabı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
6100 sayılı HMK"nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.
Somut olayda davacı vekili süre belirtmeksizin yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı gerekçesiyle davacının toplam hizmet süresine göre 9 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı gerekçesiyle 150 gün yıllık izin hakkının bulunduğu kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 9 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.