21. Hukuk Dairesi 2014/439 E. , 2014/2328 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, ödenmeyen tasarrruf teşvik ve nema alacağının faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan ... ... Ticaret Ve ... A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılardan ... ... Ticaret Ve ... A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, .../02/2014 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete bağlı olarak .../03/1998 - .../07/2000 tarihleri arasında çalıştığını, ücretinden tasarruf teşvik kesintisi yapılmasına rağmen bankaya yatırılmadığını ileri sürerek tasarruf teşvik kesintilerin ve nemalarının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının ücretinden yapılan tasarruf teşvik kesintilerinin banka hesabına aktarıldığını, dava konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; uyuşmazlığın işverence kesilmeyen ve bankaya yatırılmayan tasarrufu teşvik kesintileri ve katkı payları ile bunların nemalarının tahsiline yönelik olduğu, bu niteliği ile işçi işveren arasındaki bir alacak konusunu teşkil ettiği ve beş yıllık zaman aşımı süresine tabii olduğu, zaman aşımı süresinin başlangıç tarihinin 3417 sayılı İş Kanun"un yürürlükten kaldırıldığı .../04/2003 tarihi olması sebebi ile davanın açıldığı .../07/2008 tarihinde zaman aşımı süresinin dolmuş gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karar dava konusu alacağın ... yıllık zamanaşımına tabi olduğu gerekçesi ile bozulmuştur.
Bu defa mahkemece bozma ilamına uyulmuş ve bozma kararından sonra verilen ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Öncelikle bozma sonrası davanın ıslahının mümkün bulunup bulunmadığı meselesi üzerinde durulmalıdır.
Bilindiği gibi, İçtihadı Birleştirme Kararları, konularıyla sınırlı, gerekçesi ile yol gösterici ve sonucu ile de bağlayıcıdır. İçtihadı Birleştirme Kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar ( Yargıtay Kanunu Mad. 45 ). 04/02/1948 tarih ve .../...sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, hüküm bozulduktan sonra ıslah yolundan faydalanmanın mümkün olamayacağı kabul edilmiştir. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararının tam metni okunduğunda, “görüşmeler sırasında, usul bozması sonrası ıslahın yapılabileceği öne sürülmüş ve oylama yapılırken bu ayrıma göre yapılması teklif edilmiş ise de, bu görüş ve teklife itibar edilmeyerek, bozma sonrası ıslahın yapılıp yapılamayacağı oylanmış ve müktesebi hakların ihlal edilebileceği benimsenerek bozma sonrası ıslah yolundan faydalanmak mümkün değildir” denilmiştir.
Yine Yargıtay Kanunu"nun 45. maddesinde İçtihadı Birleştirme Kararlarının nasıl değiştirilebileceği açıkça düzenlenmiştir. Gerektiğinde bu yol izlenerek günümüz ihtiyaçları karşısında yetersiz kalan İçtihadı Birleştirme Kararları değiştirilebilir. Bu açık yasal düzenlemeler karşısında İçtihadı Birleştirme Kararlarına şu veya bu gerekçelerle uyulmaması hukuk güvenliğini sarsacağı gibi hakiminde sorumluluğunu gerektirebileceği gözardı edilmemelidir.
Bozma sonrası fazlaya ilişkin saklı tutulan haklar ancak ek dava ile talep edilebilir. Ek dava ise başlı başına bağımsız bir dava olup, yargı kararlarında da benimsendiği gibi mahkemece davaların birleştirilmesi durumunda ek davayla ilgili ayrı bir hüküm kurulmalıdır. Bunun sonucu olarakta, ek dava ile ilgili yargılama giderleri ayrı bir başlık altında gösterilmelidir.
Somut olayda, davacılar vekilinin bozma sonrası talebi açıkça davanın ıslah edilmesi niteliğindedir. Bu dilekçede peşin harcın da yatırılması bu talebe ek dava niteliği kazandırmaz. Kaldı ki somut olayda ıslah ile ilgili peşin harç dahi alınmamıştır.
Bir davanın nasıl açılacağı usul kanunumuzda açıkça belirtilmiştir. Usul ekonomisi gibi nedenlerle böyle bir ıslah dilekçesini ek dava niteliğine büründürmek açık yasa hükümlerini dolanmak olur ki, bu hukuken himaye edilemez.
Bozma sonrası davacılar vekilinin amacı davayı ıslah etmektir. Dilekçesinde bunu açıkça belirtmiştir. Zaten mahkemece de bu talep ıslah olarak kabul edilmiş ve ıslah hükümlerine göre hüküm oluşturulmuştur. Yani ıslah dilekçesi ile ilgili ek dava gibi hüküm kurulmamıştır. Oysa, yukarıda belirtildiği gibi 04/02/1948 tarih ve .../...sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bozma sonrası ıslah mümkün olmadığından mahkemece ıslah dilekçesindeki talepler yönünden davası dinlenemez. Yerel mahkeme kararının öncelikle bu nedenle bozulması gerektiğinden aksi yöndeki çoğunluk kararına katılamıyoruz.