10. Hukuk Dairesi 2016/11156 E. , 2016/12759 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 03.12.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat edene sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin davalılardan tahsili istemine ilişkin olup, mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerekçelere göre, davacı Kurum ve davalı işveren ... vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır…” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin, anılan Kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı sonucu olarak davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki; “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı ... Mahkemesinin 23/11/2006 tarihli ve E:2003/10 K:2006/106 sayılı Kararı ile bu fıkrada geçen “sigortalı veya haksahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü iptal edilmiştir.) Kurumca
işverene ödettirilir.…” düzenlemesine göre; işverenin, Kuruma karşı sorumluluğu, maddede sayılan belli eylem ve davranışlardan oluşan bir alanla sınırlıdır. Bu sorumluluk, tamamen kendine özgü (suigeners) bir sorumluluktur ve işkazalarıyla meslek hastalıkları sigortası priminin işverence ödenmesinden ötürü, geniş ölçüde sınırlandırılmış bulunması, belirleyici ve ayırıcı özelliğini oluşturmaktadır. İşverenin bu eylem ve davranışları, sırasıyla ve kanunun anlatımıyla işverenin kastı, işverinin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğiyle ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ve işverenin, suç sayılır eyleminden ibarettir. İşveren, bu davranış ve eylemlerinden sadece birinin varlığı durumunda dahi sorumludur. Ancak anılanların dışında bir durum, eylem ve davranıştan ötürü sorumlu değildir.
İşveren vekili, 506 sayılı Kanunun 4. maddesinde, “İşveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimseler "İşveren vekili" dir.” şeklinde tanımlanmış, anılan maddenin devamındaki “Bu kanunda geçen işveren deyimi işveren vekilini de kapsar. (Değişik: 14/5/1985 - 3203/1 md.) İşveren vekili bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı aynen işveren gibi sorumludur.” hükmü ile işveren vekilinin sorumluluğunun kapsamı belirlenmiştir.
Yargıtay...Kurulu"nun 25.09.1996 tarih, 1996/370 Esas ve 1996/623 Karar sayılı ilamında benzer şekilde açıklandığı üzere; 506 sayılı Kanunun 26. maddesine dayalı olan davalarda, işveren kusurlu olsa bile, kusuru bulunmayan işveren vekilinin sorumluluğu söz konusu olmayıp, işveren vekilinin, işverenin kusurundan ötürü Kurum zararını tazminle sorumlu tutulması, 26. maddenin hem lafzına hem de amacına aykırı düşer. Anılan maddede işveren vekili kusursuz olsa bile, işverenin kusurundan ötürü sorumlu tutulabileceğini öngören hiçbir hüküm yer almış değildir.
506 sayılı Kanunun 4. maddesinde düzenlenen, özellikle "bu kanunda geçen işveren deyimi işveren vekilini de kapsar" şeklinde getirilen hüküm, işveren vekilinin yükümlülüklerini göstermek amacına yöneliktir. Zira, kanunda işverenin görevleri ilgili maddelerde sayılmıştır. İşveren vekili de o görevleri aynen işveren gibi yerine getirecektir. Getirmediği takdirde işverene uygulanan yaptırımlar kendisi için de geçerli olacaktır. Örneğin, İş kazasının vuku bulduğu tarihte yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 9. maddesinde, "işveren çalıştırdığı sigortalıları... en geç bir ay içinde kurum"a bildirmeye mecburdur" hükmü yer almıştır.
506 sayılı Kanunun 26. maddesine göre, işverenin sorumluluğu kusur esasına dayanmakta ise de, aynı kanunun 10 ve 87. maddeleri kusursuz bile olsa sorumluluğu yönüne gidilebileceğini öngörmektedir.
10. madde de, “Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır.
Sigortalı çalıştırmaya başlandığı Kuruma bildirilmiş veya bu husus Kurumca tespit edilmiş olmakla beraber, yeniden işe alınan sigortalılardan, süresi içinde Kuruma bildirilmiyenler için de, iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta yardımları Kurumca sağlanır. Ancak, yukarıdaki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa, bu gelirlerin 22. maddede sözü geçen tarifeye göre hesabedilecek sermaye değerleri tutarı, 26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İşverenin 506 sayılı Kanunun 10. maddesine göre sorumluluğu; kusursuzluk ilkesine dayanır. İş kazasında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10. maddeye göre sorumlu tutulması gerekir.
87. maddedeki, " Sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir." düzenlemesine göre de, taşeronun (aracı) sigortalıyı işe alması durumunda, işverenin kusuru olmasa bile taşeronun kusurundan ötürü taşeronla birlikte sorumlu olacakları hükme bağlanmıştır.
Bu düzenlemeler paralelinde, 506 sayılı Kanunun 10. veya 87. maddelerinin uygulanmasının sözkonusu olduğu durumlarda; şayet işyeri işveren vekilince yönetiliyorsa, maddelerde gösterilen "işveren" deyiminin yerine "işveren vekili" deyimi ikame olunacak ve işverenin sorumlu olduğu durumun sonuçlarına işveren vekili de katlanmak zorunda kalacaktır.
Dolayısıyla, kanun koyucu 10. ve 87. maddelerde olduğu gibi özel bir düzenleme getirmedikçe hukukumuza göre işverenin kusurundan ötürü kusuru olmayan işveren vekilini Kurumun rücu alacağından sorumlu tutmak mümkün değildir.
Temelde 506 sayılı Kanunun 26. maddesine dayalı olan davalarda, başka bir mevzuatın uygulanması mümkün olmayıp, meselenin tamamen anılan madde çerçevesinde çözüme ulaştırılması gereği kuşkusuz olup, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde; eldeki davada, işkazasında kusursuz olduğu anlaşılan davalı ... hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddi yönünde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ..."a iadesine, 20.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.