10. Hukuk Dairesi 2016/983 E. , 2016/4909 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava ve birleşen dava rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
A-)... adına ... ile ... adına Av. ... ve ...adına Av ..."un arasındaki dava hakkında, ... (İş Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi tarafından verilen 30.06.2015 günlü ve 2014/120 esas ve 2015/98 karar sayılı hükme yönelik taraflar vekillerinin temyizi üzerine yapılan inceleme sonucu Mahkeme hükmünün Dairemizin 24.11.2015 tarih ve 20377-20541 esas ve karar sayılı ilâmı ile onanmasına karar verilmişti. Birleşen Dava Davalısı ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi.
Birleşen davada davalı vekilinin talebi üzerine yapılan inceleme sonrası zamanaşımı def"inin yöntemince irdelenmediği ve birleşen davada davalı vekilinin süresinde verilen dilekçe ile mahkeme kararının bu nedenle de temyiz edildiğinin anlaşılması karşısında, Dairemizin 30.06.2015 tarih ve 20377 Esas 20541 Karar sayılı ilamının zuhulen verildiği anlaşılmakla, Dairemizin maddi hataya dayalı 30.06.2015 tarih ve 2015/20377 Esas 2015/20541 Karar sayılı onama kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
B-)1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Kurum ve davalı .... vekillerinin tüm, birleşen davada davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
./...
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulamakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar ise üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanununun 332/1"inci maddesinde belirtilen işçi - işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çerçevede maddenin 2"nci fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu 26/1"inci maddeyle yapılan ilişkilendirme ile bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından uygulanması gereken Borçlar Kanununun 125"inci maddesine göre on yıl olduğu belirtilmelidir.
506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında Borçlar Kanununa yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davaların, Borçlar Kanunu’nun 60’ıncı maddesinde gösterilen bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta olup, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen ancak yasal süre içerisinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirilmesi gerekir ve başlangıcı da; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekir ve sadece birinin gerçekleşmesi zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir. Zarara ve faile ıttıla, Kurumun yetkili organının ıttılaı olduğundan, zararın ıttıla tarihi sigortalı ya da hak sahibine bağlanan gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraf ve ödemeler yönünden sarf ve ödeme tarihidir. Faile ıttılanın ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleştiği tarih (hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde bu kararın kesinleşme tarihi), Kurum sigorta müfettişi veya Çalışma Bakanlığı iş müfettişi raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi ya da ilk rücu davasının açıldığı tarih, faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir.
Eldeki davada, birleşen davada davalı ... yönünden zamanaşımı süresinin geçip geçmediği, araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, birleşen davada davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ..."na iadesine, 05.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.