22. Hukuk Dairesi 2015/7329 E. , 2016/12989 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık ücretli izin, ücret, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, asgari geçim indirimi, ödenmemiş otel ve motorin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın usulden reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan davalı tarafından feshedildiğini belirterek, kıdem ve ihbar tazminatları ile işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, dava konusu olan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık ücretli izin, ücret, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, asgari geçim indirimi, ödenmemiş otel ve motorin ücreti alacağının belirlenebilir nitelikte olduğu, bu bağlamda alacağın belirlenebilir olmasına rağmen belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu, alacak konusu taleplerinin belirsiz alacak davası türünde açılıp açılmadığı ve bu şekilde açılabilmesi için gerekli şartları taşıyıp taşımadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 107. maddesine göre,
"(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir."
Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından, esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi üzerinde durularak ihdas edilmiş ve nihayetinde kanunlaşmıştır.
Şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanunun 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü, dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Bunun yanında, şayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanunun 119/1-ğ. maddesinin aradığı şekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiş olacaktır. Talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, aynı Kanunun 119/2. maddesi gereğince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesi istenmelidir. Verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmelidir. Eğer talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış olmakla birlikte, gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımıyorsa, o zaman yukarıdaki şekilde hareket edilmeli, hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmelidir. Açıklamadan sonra talep belirsiz alacak davası şartlarını taşıyorsa, bu davanın sonuçlarına göre, talep kısmi davanın şartlarını taşıyorsa da kısmi davanın sonuçlarına göre dava yürütülerek karar verilmelidir (Dairemizin 31.12.2012 tarih 2012/30463 esas 2012/30091 karar sayılı kararı).
Somut olayda, davacı taraf dava dilekçesi içeriğinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığına dair bir ifade kullanmadığı gibi, “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması” ifadesinin kullanılmasından, davanın aslında kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin 09.12.2014 tarihli ön inceleme duruşmasındaki beyanında geçen "alacağımızın tamamını istemedik" ifadesiyle de anlatılmak istenilenin, talebin bir kısmının dava konusu edildiği olduğu açıktır. Buna göre dava konusu olayda, davanın kısmi dava olarak açıldığı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamasına rağmen, hatalı kabul ile belirsiz alacak davası olarak değerlendirilip yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca, davanın kısmi olarak açılması sonrasında tam ıslah işlemi yapılmadan duruşmadaki beyan ile belirsiz alacak davasına dönüştürülmesi mümkün değildir ki zaten dava konusu olayda açıklama yapılmasını gerektiren bir durum bulunmadığından mahkemece işin esasına girilerek yargılamaya devam olunması gerekmektedir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına,peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.