10. Hukuk Dairesi 2015/806 E. , 2016/4958 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
22/08/2012 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası nedeniyle hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan ödemeler kesin olarak saptanamadığından fazlaya ilişkin istem ve hakları saklı kalmak kaydıyla kurum zararının tespiti ile bağlanan gelirin onay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili için açılan iş bu davada, mahkemece ,davacı kurum tarafından sigortalısı Halit Yıldırım"ın mirasçılarına ilk peşin sermaye değeri olarak 52.190,17.-TL bağlandığı 363.-TL cenaze gideri ödendiği buna göre davacının rücu edebileceği değerin açıkça belli olduğu, dolayısıyla davacı tarafından alacağın miktarının belirlenebileceği ve kısmi alacak davası açılamayacağından bahisle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
HMK’nun 109. maddesinde kısmi dava düzenlenmiş olup , anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise; talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. Davacı alacağı belirli değil ise belirsiz alacak ve tespit davası açabileceği gibi fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kısmi dava da açabilecektir. Alacak miktarı belirli ise kısmi dava veya belirsiz alacak ve tespit davası açılamaz. Ayrıca talep konusunun miktarı taraflar arasında tartışmalı ise davacı kısmi dava açabilir.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirleyemeyen davacı tarafından, dilerse belirsiz alacak davası, dilerse kısmi dava ile birlikte alacağın geri kalan kısmının tespiti, ve yine dilerse alacağın tümünün belirlenebilmesi için bir tespit davasının açılması mümkündür.
Bir alacağın davanın açıldığı anda belirli mi belirsiz mi, tartışmalı mı tartışmasız mı olduğunun nasıl belirleneceği hususuna gelince;
Bu konudaki en önemli kriter alacağın likit olup olmadığıdır. Doktrinde; talep konusunun miktarının, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın objektif olarak belirlenebilmesinde, İİK 67. madde hükmünde öngörülen icra inkâr tazminatına ilişkin “likit alacak” kavramının yol gösterici olabileceği ileri sürülmüştür.(Kuru/Budak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Getirdiği Başlıca Yenilikler, ... Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012 s.737 vd.). Genel bir kavram olarak, “likid (ligiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya, alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması, ya da, borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez (YHGK 17.10,2012 gün ve 2012/9-838-715 sayılı ilamı).
Yargılama (tahkikat aşamasında) sırasında, davacının talep ettiği dava konusu alacağın hesaplanması için uzman kişilerden bilirkişi raporu alınması gerekiyorsa, alacak karşı tarafın vereceği bilgi veya belgelerle belirlenecekse, hakimin takdiri veya yasal nedenlerle indirim yapılarak alacak miktarı veya değeri belirlenecekse, alacak belirsiz kabul edilmelidir.(9 HD 27.02.2012 gün ve 2012/1757 Esas 2012/5742 Karar sayılı kararı).
Yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca; iş kazası nedeniyle uğranılan Kurum zararları; tedavi giderleri, geçici iş göremezlik ödenekleri, bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının, zarara sebep olan kişilerden tazmini mümkün kısmının, bir başka ifade ile dava konusu alacağın değeri veya miktarının tahkikat aşamasında belirlenecek olması nedeniyle, Kurumun, davanın açıldığı tarihteki tazminat alacağı miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceğinin kabulü gerekir.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirleyemeyen davacı tarafından, dilerse belirsiz alacak davası, dilerse kısmi dava ile birlikte alacağın geri kalan kısmı tespiti için dava açılması mümkündür.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.