3. Hukuk Dairesi 2020/11711 E. , 2021/10461 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; yurt dışında çalışıp, emekli olduğu için genel sağlık sigortası kapsamında olmadığını, ALS hastası olduğunu, 22.10.2010 tarihinde boğazında lokma kalması sonucunda boğulma tehlikesi altında davalı hastaneye sevk edildiğini, 2 gün hastanede yatırılarak 24.12.2010 tarihinde taburcu edildiğini, acil durum olmasına rağmen hastanenin 2.877,28 TL tedavi ücreti aldığını, 12.02.2011 tarihinde ise mide kanaması geçirerek aynı hastanenin yoğun bakım servisine yatırıldığını, 5 gün yoğun bakımda tedavi edildikten sonra normal odaya geçirildiğini ve 04.03.2011 tarihinde taburcu edildiğini, bu tedaviden dolayı da hastaneye 16.02.2011 tarihinde 10.000 TL, 21.02.2011 tarihinde 5.000 TL, 28.02.2011 tarihinde 9.000 TL ve 04.03.2011 tarihinde 3.000 TL olmak üzere toplam 27.000 TL ödediğini, tedavilerinin acil hal kapsamında olmasından dolayı ödediği toplam 29.877,28 TL tedavi ücretinden, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000 TL"sinin davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı; davacıya yapılan tedavilerin acil hal kapsamında olmadığını beyanla davanın reddini dilemiştir.
İş mahkemesince; hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporuna göre davacının davaya konu her iki tıbbi müdahalesinin de Başbakanlık Genelgesi ve 2010 Sağlık Uygulama Tebliğinde belirtilen acil hal kapsamında olan hastalıklar kapsamında olmadığı için davacının; davalı kurumdan ve davalı şirketten bedel talebinde bulunamayacağından davanın reddine dair verilen hükmün davacı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi"nin 27.02.2014 tarih 2014/13210 esas 2015/3422 karar sayılı ilamı ile, "... davalı ... hastane aleyhine ve Borçlar Kanununa dayalı olarak açılan davada genel mahkemelere başvurulması gerekmekte olup, bu konuda iş mahkemesinin görevli olmadığı gözetilerek; davacının, davalı ... hastaneye yönelik istemine ilişkin olarak dosyanın tefriki ile görevsiz mahkemeye açılan dava hakkında HMK’nun 114–115. maddeleri gereğince değerlendirme yapılıp karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur..." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak dosyanın davalı ... hastane yönünden tefrik edilerek görevli mahkemeye gönderilmesi üzerine yapılan yargılama sonucunda; hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; davalı ... sağlık hizmeti sunucusu tarafından, davacıya verilmiş sağlık hizmetinin, hem 16/10/2009 tarih ve 27378 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren "Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ" hem de 27/01/2012 tarihli "Acil sağlık Hizmetlerinde Yeşil Alan Uygulaması" konulu genelgede yer alan özellikler açısından, acil hal nedeniyle uygulanmış sağlık hizmeti olduğu, acil hal nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri için davacı hastadan ücret alınmış olmasının, S.U.T. ve 2008/13 sayılı Genelge hükümlerine aykırı bulunduğu ve iadesi gerektiği kanaatine varıldığından davacının ıslah dilekçesi ile arttırdığı müddeabihi ve SGK yönünden iş mahkemesinde devam eden yargılama nazara alınarak 19.017,02 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen hükmün davalı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 06/02/2020 tarih 2017/8786 Esas 2020/1449 Karar sayılı ilamı ile, "... HUMK’nun 83. maddesi ve 4.2.1948 tarih 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün bulunmayıp Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun son olarak 06/05/2016 tarih 2015/1 Esas ve 2016/1 sayılı kararında da bozma sonrası ıslah yapılamayacağı ve 1948 tarihli içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediği belirtilerek ilke olarak bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kesinleşmiştir. Bu nedenle davacının ıslahtan önceki talebi dikkate alınarak sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, acil hal nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri için davacı hastadan ücret alınmış olmasının, S.U.T. Ve 2008/13 sayılı Genelge hükümlerine aykırı bulunduğu ve iadesi gerektiği kanaatine varılmakla birlikte, davanın 1.000 TL olarak açıldığı, davacı tarafından dosyanın tefriki sonrası 19/4/2016 tarihinde bozma sonrası ıslah yapılmış olduğu, ıslahın geçersiz olması nedeniyle davanın kabulüne; 1.000 TL alacağın dava tarihi olan 04/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak Beşiktaş 20.Noterliğinin 24/08/2016 Tarihli ve 6863 Yevmiye No"lu mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) 6100 Sayılı HMK’nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği yine HMK’nın 144/2.maddesinde belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır. (...176.mad)
HMK."da ıslahla ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK."nın 177/1 maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar islaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada hem yazılı hem de basit yargılama usulünde ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlayan tahkikat aşaması HMK."nın 184 ve 185. maddelerinde açıklandığı gibi tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkemenin tahkikatın bittiğini taraflara tefhimi ile tahkikat aşamasının bitiminin gerçekleşeceği de kabul olunmaktadır.
Bu bağlamda, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.
Bu noktada aydınlatılması gereken bir husus da usule ilişkin kazanılmış hak kavramıdır. Bu konuda HMK"da bir hüküm olmamakla beraber Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun ana ilkelerinden biri haline gelmiş olup; mahkemenin Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usule ilişkin kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Ancak mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında usuli kazanılmış hak kavramının istisnasının uygulanacağının gözden kaçırılmaması gerekir. Kaldı ki usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir.
Buna göre dosyanın değerlendirilmesinde; mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının 13. Hukuk Dairesince 13. Hukuk Dairesince bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar mahkemece bozma kararına uyularak davanın ıslah edilmemiş hali ile kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği gözetilerek, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca davacının ıslah dilekçesinin kabul edilmesi gerekmekte olup verilen kararın bu yönden bozulması gerekmektedir.
2-Bozma nedenine göre davacıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"un 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"un 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.