8. Hukuk Dairesi 2011/4782 E. , 2012/1398 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Tokat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 09.06.2011 gün ve 146/226 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; çalılık ve dikenlik iken davacı tarafından imar-ihya edilen ve 1974 yılından beri davacının zilyetliğinde bulunan bir parça taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda 1448 parsel numarası ile davalı Hazine adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili 09.06.2011 tarihli yargılama oturumunda davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. 1448 parsel 21.11.2002 tarihinde Hazine adına hali arazi vasfı ile tespit edilmiş, tutanağın itirazsız olarak 03.01.2003 tarihinde kesinleşmesi üzerine 02.05.2008 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Taşınmaza ait tutanağın edinme sütununun incelenmesinde, taşınmazın 1965 yılında yapılan kadastro tespitlerinde Yeşilırmak yatağı olarak tespit harici bırakıldığı, Almus Barajı"nın yapımı ile kendiliğinden kontrol altına girdiği ve 2002 yılında Tokat Defterdarlığının talebi üzerine yapılan kadastro çalışmalarında ileride tarım alanına dönüştürülmesi mümkün yerlerden olduğu gerekçesi ile Hazine adına hali arazi vasfı ile tespit edildiği saptanmıştır. Bu saptama ışığında taşınmazın öncesinin dere yatağı olduğunun kabulü gerekmektedir. Kural olarak, dere yatakları Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yer, koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılabilir. Keşif mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, dava konusu taşınmazın Almus Barajının inşaasından önce Yeşilırmak yatağı olduğunu, ancak barajın inşaasından sonra Yeşilırmak"ın debisinin düşmesi ve rejiminin düzene girmesiyle ırmak yatağı olmaktan çıktığını ve davacının 1978 yılında taşınmazın imar-ihyasına başlayıp 2 yıl içinde taşınmazı tarım arazisi haline getirdiğini bildirmişlerdir. Buna karşılık aynı keşifte teknik bilgisine başvurulan jeoloji mühendisi bilirkişi 18.05.2011 tarihli raporunda “1965 yılına kadar Yeşilırmağın debisinin oldukça fazla ve düzensiz olduğunu, bu tarihte baraj inaşaatının tamamlanması ile debisinin düştüğünü, bu tarihten sonra taşınmazın kuzeyinden düzensiz ve yay gibi kavisli şekilde menderesli olarak akarken ıslah projesi kapsamında yapılan sedde çalışmaları ile taşınmazın bugünkü halini aldığını,” bildirmiş, DSİ 7. Bölge Müdürlüğü 72. Şube Müdürlüğü 12.11.2010 tarih ve 242257 sayılı cevabi yazısında taşınmazın bulunduğu yerde ıslah çalışması kapsamında Seddenin 2007 yılında inşa edildiğini bildirmiştir.
DSİ Müdürlüğünün yazısı ve jeolog bilirkişinin raporu karşısında taşınmazın seddenin yapım tarihi olan 2007 yılına kadar Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğunun kabulü gerekmektedir. Resmi kurum yazısı ve bilimsel içerikli bilirkişi raporunun esas alınarak davanın reddi yerine takdiri delil niteliğinde olan mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanlarına üstünlük tanınarak kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.