8. Hukuk Dairesi 2012/1642 E. , 2012/1413 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Darende Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.10.2011 gün ve 54/176 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, miras yoluyla intikal, satın alma ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak 131 ada 10 parsel kapsamında kalan yaklaşık 40 dönüm kadar taşınmaz bölümünün tapusunun iptaliyle adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... temsilcisi davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 131 ada 10 parsel sayılı taşınmaz içerisinde yer alan, teknik bilirkişilerin 21.07.2011 tarihli rapora ekli krokilerinde A harfi ile gösterdikleri 42.585,15 m2"lik kısmın 131 ada 10 parselden ifrazı ile ayna ada içerisinde son parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya içeriğinden; dava konusu 131 ada 10 parsel sayılı taşınmaz kadastro çalışmaları sırasında, 21 hektar 7142,02 m2 yüzölçümü ve ham toprak niteliği ile, tapu ve vergi kaydına rastlanılmadığı, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olan yerlerden olduğu belirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18.maddesi gereğince 18.06.2009 tarihinde Hazine adına tespit edilmiş, kadastro tutanağının 08.10.2009 tarihinde kesinleşmesiyle tapu kaydı oluşmuştur. Dosya kapamındaki bilgi ve belgelere göre taşınmazın niteliği konusunda duraksama söz konusudur.
Bu bakımdan, bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastrodan önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için kadastro tespit tarihi olan 2009 yılına göre 20 – 30 yıl öncesine ait (1979–1989 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerektiği uzman öğretim üyelerinin yayınlarındaki görüşleri olup, bu görüş Dairenin kararlılık kazanmış içtihatlarıyla da benimsenmiştir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelenirse arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi olanaklıdır.
Mahkemece, yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle kadastro tespitinin yapıldığı 18.06.2009 tarihine göre 20-30 yıl öncesine ait (1979– 1989 yılları arası) ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının merciinden getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru 20 yıl önce zilyet edilip edilmediğinin, niteliğinin ve kullanım süresinin, ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve bilirkişi sözleri bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi belirlenerek, bundan sonra kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesinin mümkün olup olmadığının araştırılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve incelemeye dayanarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bundan ayrı, davada kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanılmış bulunduğundan bu olgunun davalıya karşı kanıtlanması gerekir. Hukuki niteliği yanında maddi olaylardan sayılan zilyetliğin, tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkün bulunmaktadır. Somut olayda tanık dinlenilmeden yerel bilirkişi ve re"sen dinlenen tutanak bilirkişilerin sözleri esas alınarak hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK.nun 266 (HUMK.nun 275). maddesinde hangi amaçla bilirkişinin bilgisine başvurulacağı açıklanmıştır. Bunun dışında tanık sözleri ile tespiti gereken bir husus için tanık dinlenmeden bilirkişinin bilgisi ile yetinilip karar verilemez (HGK. 30.03.1994 tarih 1993/8-939 Esas, 1994/176 Karar) Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede mahkemece, tarafların delillerini sunmaları için kendilerine herhangi bir süre ve imkan tanınmadığı saptanmıştır. Keşif ara kararına göre, tarafların bildirmedikleri tespit bilirkişilerinin mahkemece re"sen çağırılmak suretiyle keşifte dinlendikleri saptanmıştır. Bu usule aykırıdır. Hukuk davalarında 6100 sayılı HMK.nun 26. maddesi uyarınca, hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan fazlasına ve başka birşeye karar veremez. Sadece yerel bilirkişinin dinlenmesiyle de hüküm kurulamaz. Zilyetlik maddi olaylardan olup, her türlü delille kanıtlanması mümkün bulunmaktadır. (3402 s.KK. m. 14/1) Bu nedenle tarafların tanık ve tüm delillerini sunmaları için mahkemece kendilerine süre ve imkan tanınması, kesin süre verilmesi halinde HMK.nun 94. maddesine uygun olması gerektiğinin düşünülmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların aynı Yasanın 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye ile çağırılıp, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2. maddeleri hükümleri uyarınca keşifte dinlenmelerinin sağlanması, zilyetliğin başlangıç ve sürecinin, taşınmazın öncesinin ne ve kime ait olduğunun, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığının, uyuşmazlık konusu olan bu yerin halen kimler tarafından zilyet ve tasarruf edildiğinin kendilerine sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde 261/1. maddesi gereğince çelişkinin giderilmesi, davetiyeyle gelmedikleri takdirde 245. maddesinin gözönünde tutulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulüyle eksik incelemeye dayalı usul ve kanuna aykırı olan hükmün kabule ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.