MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesi ile; müvekilinin, 09.12.1979 tarihinde davalının özel parselesyon yaptırmış olduğu yerden, 1750 m2"lik 93 parseli satın aldığını, üzerine ev yaptırdığını; ancak, aradan geçen sürede, davalı, dava konusu gayrimenkulün tapusunu vermediğini, bu arada kadastro uygulaması yapıldığını ve taşınmazın 467 parsel nosuyla hazine adına tescil edildiğini; bu nedenle, gayrimenkulün arsa olarak değerinin ve üzerindeki binanın değerinin tespit edilerek bedelinin (fazlaya ilişkin hak saklı tutularak) şimdilik 10.000 TL olarak dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; sözleşmenin, tapulu bir taşınmazın harici satımı niteliğinde ve geçersiz olduğunu; iade talebinin, B.K 60.maddesi gereği 1 yıllık zamanaşımına tabi bulunduğunu, öte yandan davacının taşınmazı halen fiilen kullandığı ve taşınmazdan men edildiği için sebepsiz iktisabın gerçekleşmediğini savunarak; davanın usulden ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece; "....taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olduğundan, davacının ödediği bedel denkleştirici adalet ilkelerine göre uyarlanarak, davacı vekilinin davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir." gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 3.647,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davalılar vekili, temyiz dilekçesinde; davalı ..."ın dava devam ederken 20.12.2010 tarihinde vefat ettiğini, bu durumun ekte sunulan veraset ilamında da görüldüğüne işaret ederek, mirasçıların davaya dahil edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan, savunma hakları kısıtlanmak suretiyle hüküm kurulduğunu iddia etmektedir.
Gerçektende, davalılar vekilinin sunduğu veraset ilamı belgesinden, davalı ..."ın, 20.12.2010 tarihinde, yargılama sırasında öldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; öncelikle, davalının yasal mirasçılarının davaya dahil edilmesi ve ondan sonra yargılamaya devamla, taraf delilleri toplanıp oluşacak sonucu dairesinde hüküm kurmaktan ibaret olmalıdır. Taraf teşkili sağlanmadan, davalıların savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre şimdilik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine mahal olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.