3. Hukuk Dairesi 2016/21938 E. , 2017/10234 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, tarafların... Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.11.2011 tarihinde kesinleşen 2011/256-179 E. K. sayılı kararı ile boşandıklarını, 2005 ve 2008 doğumlu iki müşterek çocuğun velayetlerinin kendisine bırakıldığını, boşanma davasında talep etmediğinden çocukları lehine nafaka hükmedilmediğini, aradan geçen sürede çocukların büyüdüğü, ihtiyaçlarının arttığı ve eğitim çağına geldiklerini, kendisinin SGK lı bir işi olmadığını, günlük işlerde çalışarak çocuklarına baktığını, davalının yeniden evlendiğini ve SGK"lı bir işte çalıştığını, davalının çocukların bakımı için yardım etmediğini, gelinen durum ve değişen şartlar karşısında maddi olarak zor durumda olduğunu, çocukların bu yıl Yıldızlar Kolejinde eğitim gördüklerini, ikisi için aylık 3000 TL"ye yakın masraf yaptığını ileri sürerek, yaptığı masrafın hiç olmazsa yarısı olarak çocuklar için ayrı ayrı aylık 750 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, 2015 yılında tekrar evlenmesi üzerine, davacının ekonomik olarak hiç bir sıkıntısı olmamasına rağmen sırf huzurunu kaçırmak adına bu yola başvurduğunu, davacının çalıştığı işyerinde düzenli olarak çalıştığını ancak bilinçli olarak sigortasının yapılmamasını talep ettiğini, gündelik işlerde çalışarak para kazanan bir kişinin çocuklarını özel okulda okutmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kendisinin asgari ücretle çocukları özel okulda okutacak maddi güce sahip olmadığını, davacının kötüniyetli olduğunu, çocukların ne zaman kendisiyle birlikte olsa her türlü ihtiyaçlarını karşıladığını, asgari ücretle çalışmasına rağmen yaz tatilinde üç ay yanına aldığı çocuklarına aylık 550 TL"ye bakıcı tuttuğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile müşterek çocuklar lehine ayrı ayrı aylık 300 TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekilinin vekalet ücretine hasren yapmış olduğu temyiz itirazı yönünden yapılan incelemede;
Dava; iştirak nafakası talebine ilişkindir.
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9 maddesinin 1. fıkrasına göre; nafaka davalarında hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz denilmektedir. Yine aynı maddenin 2. fıkrasında nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği hususu düzenlenmiştir.
Buna göre, mahkemece, reddedilen kısım için davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
TMK."nın 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.
TMK"nun 327/1. maddesinde; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın, 328. maddesi hükmü gereğince; ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir.(TMK. nun 329/1. maddesi)
Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir.
Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (annenin) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.
Somut olayda; tarafların 2011 yılında anlaşmalı olarak boşandıkları, 2005 ve 2008 doğumlu müşterek çocukların velayetlerinin davacı babaya bırakıldığı, davalının dava tarihinde Meriç İnşaat isimli işyerinde asgari ücretle sekreter olarak çalıştığı, Askeri personel olan eşi ile birlikte ödediği 600 TL karşılığında kirada oturduğu, çocukların özel bir kolejde eğitim gördükleri, davacının Devletin verdiği eğitim öğretim desteği sonrasında yıllık yemek ve okul ücreti olarak iki çocuk için toplam 5.530 TL ödediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşı, eğitim durumları, ihtiyaçları gözetilerek,TMK"nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak, daha uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde fazla miktarda nafaka takdir edilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiş, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.