17. Ceza Dairesi 2015/17772 E. , 2015/2083 K.
"İçtihat Metni"
Nitelikli hırsızlığa teşebbüs, resmî belgede sahtecilik ve başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçlarından sanık S.. İ.."nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1 -b, 35/2, TCK"nın 268/1. maddesi yollaması ile 267/1 ve TCK"nın 204/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis, 3 yıl hapis ve 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Asliye Ceza Mahkemesinin 05/12/2011 tarihli ve 2008/371 esas, 2011/1720 sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 20.01.2014 tarih vc 2014/1518-4504 sayılı Kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.01.2014 tarih ve 2014/33005 sayılı ihbarnamesiyle 6. Ceza Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmiştir.
Mezkur ihbarname ile; "nitelikli hırsızlığa teşebbüs, resmi belgede sahtecilik ve başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçlarından sanık S.. İ.."nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/1 -b, 35/2, 268/1. maddesi yollaması ile 267/1 vc 204/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis, 3 yıl hapis ve 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/12/2011 tarihli ve 2008/371 esas, 2011/1720 sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Lehe kanun değerlendirilmesi yapılırken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. madde ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme karşısında, önceki ve sonraki temel ceza kanunlarının ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasanın belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiştir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 09.06.2014 tarih ve 2014/6863 Esas, 2014/11601 Karar sayılı ilamı ile; "Sanık S.. İ.. hakkında Asliye Ceza Mahkemesinin 05.12.2011 tarih ve 2008/371 esas ve 2011/1720 karar sayılı kararın, yöntemine uygun olarak adı geçen kişiye tebliğ edilmesinin ardından kesinleştiği, O yer Cumhuriyet Savcılığının 28.12.2012 tarihli kanun yararına bozma istemi üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 14.02.2013 tarih ve sayılı yazısı ile söz konusu kararda kanun yolu başvuru süresinin “tebliğ/tefhim tarihinden itibaren” şeklinde gösterildiği için kararın kesinleşmediğini belirtmesinin ardından sanığa, kanun yolu, süresi, sürenin ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği açıkça gösterilerek 11.04.2013 tarihinde tebliğ edildiği, 03.06.2012 tarihi itibariyle sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 343/2 ve 350/2 suçlan için öngörülen cezanın alt ve üst sınırına göre, aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde yazılı 7 yıl 6 aylık zamanaşımının dolmuş olduğunun anlaşılması karşısında; bu husus ile ilgili düşünceyi içeren tebliğname düzenlendikten sonra gönderilmesi için, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE" karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığı 25/07/2014 tarih ve 201 /-15225/51478 sayılı Kanun yararına bozma isteminde bulunduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/09/2014 tarih ve 2014/292307 sayılı ihbarnamesiyle 6. Ceza Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmiştir.
Mezkur ihbarnamenin incelenmesinde; Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 09.06.2014 tarih ve 2014/6863 Esas, 2014/11601 Karar sayılı ilamında belirtilen 765 sayılı TCK"nın 350/2 nci maddesinde düzenlenen suç açısından ihbarname düzenlendiği, ancak ilamda belirtilen 765 sayılı TCK"nın 343/2 nci maddesinde belirtilen suç açısından ise ihbarname düzenlenmediği anlaşılmıştır.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı ve incelenen dosya içeriğine göre;
Sanık S.. İ.. hakkında Asliye Ceza Mahkemesinin 05.12.2011 tarih ve 2008/371 esas ve 2011/1720 karar sayılı kararın, yöntemine uygun olarak adı geçen kişiye tebliğ edilmesinin ardından kesinleştiği, O yer Cumhuriyet Savcılığının 28.12.2012 tarihli kanun yararına bozma istemi üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 14.02.2013 tarih ve 2013/2644/10698 sayılı yazısı ile söz konusu kararda kanun yolu başvuru süresinin “tebliğ/tefhim tarihinden İtibaren” şeklinde gösterildiği için kararın kesinleşmediğini belirtmesinin ardından sanığa, kanun yolu, süresi, sürenin ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği açıkça gösterilerek 11.04.2013 tarihinde tebliğ edildiği, 03.06.2012 tarihi itibariyle sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 343/2 suçu için öngörülen cezanın alt ve üst sınırına göre, aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde yazılı 7 yıl 6 aylık zamanaşımının dolmuş olduğunun anlaşılması karşısında; bu husus ile ilgili düşünceyi içeren tebliğname düzenlendikten sonra gönderilmesi için, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 11/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.