4. Hukuk Dairesi 2018/3337 E. , 2020/1999 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 07/07/2015 gününde verilen dilekçe ile evlilik birliği içinde üçüncü kişi ile birlikte olma ve kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacı ... tarafından açılan davanın feragat nedeni ile reddine davacı ... tarafından açılan davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/07/2017 günlü karara karşı davacılar vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi ile ... 2. Asliye Hukuk mahkemesi kararının kaldırılarak ... Aile mahkemesinin 2014/108 esas-2016/1376 karar sayılı kararı ile verilen manevi tazminat kararı ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/04/2018 günlü ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının Yargıtayca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; evlilik birliği devam ederken, üçüncü kişi ile birlikte olma iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı taraf vekillerince istinaf incelemesi talebinde bulunulması üzerine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili; davalının, davacı ...’ın eşi ve davacı ...’nin babası dava dışı ...’un evli olduğunu bildiği halde birliktelik yaşadığını, davalının eyleminin müvekkillerinin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek uğranılan manevi zararının ödetilmesi isteminde bulunmuş, yargılama devam ederken, davacı ... yönünden davadan feragat edildiği bildirilmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacı ... yönünden feragat nedeni ile davanın reddine, diğer davacı ... yönünden, dava dışı ...’un kamuoyunda tanınan bir kişi olup basit bir araştırma ile evli olduğunun bilinebileceği, davalının tüm bunları bilerek dava dışı eş ile birlikte olmak sureti ile davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle davanın 100.000 TL’lik kısmı için kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından, davacı ... aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu, davacı ... bakımından ise hükmedilen manevi tazminatın yeterli olmadığı; davalı vekilince davanın reddi gerektiği gerekçeleri ile istinaf incelemesi talebinde bulunulmuştur.
Kararı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince davalı vekilinin davacı ...’nin feragat başvurusu üzerine vekalet ücreti hakkından feragat etmediği ve olayın oluş şekli, olay tarihi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetildiğinde davacı ... lehine hükmedilen manevi tazminatın uygun olduğu gerekçesi ile davacıların istinaf başvurusunun reddine, davacı ... ile dava dışı ’un tarafları olduğu boşanma dosyasında hükmedilen
manevi tazminat nedeniyle tahsilde tekerrür oluşturacağı gözetilmediği gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 100.000 TL manevi tazminatın ... Aile Mahkemesinin 2014/1108 Esas 2016/1376 Karar sayılı dosyasında hükmedilen manevi tazminatla tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalıdan alınıp davacı ...’a verilmesine hükmedilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından, davacı ... aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği, davacı ... bakımından ise hükmedilen manevi tazminatın yeterli olmadığı, davalı vekilince davanın reddi gerektiği gerekçeleri ile temyiz incelemesi talebinde bulunulmuştur.
Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin maddi ve manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı hususundadır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E.-2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.
Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nin 24-25 ve TBK’nın haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. Söz konusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.
Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nın 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun söz konusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez.
Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira üçüncü kişinin aldatılan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da söz konusu olamaz.
TBK’nın 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.
Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının HMK 371. maddesi gereğince yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.